"boşa harcıyor" - Traduction Turc en Arabe

• يضيع
• يهدر
• تهدر

İki numara neden... Erkek olmaya çalışmak, kadınlığı boşa harcıyor. Gelecek.
الثانية , عندما تريد أن تكون رجل وامرأة يضيع.

Bir savunma avukatı kendi talep ettiği kefalet duruşmasına gelmiyorsa vaktimizi boşa harcıyor demektir.
إن كان مُحامي الدفاع غير موجود في جلسة الإستماع التي طلبها إذن فهو يضيع وقتنا

Bizi araması için kullanabileceği adamlarını geçidi koruyor boşa harcıyor.
هو يهدر طاقته التي يمكنه استخدامها في البحث عنا عند البوابة

Galiba kraliyet becerilerini boşa harcıyor.
أراه يهدر مواهبه الملكية في المملكة.

Vaktini boşa harcıyor. Öyle şeylere kimse gitmez.
حسناً، هي تهدر وقتها لا أحد يذهب إلى تلك الأشياء

Onunla vaktini boşa harcıyor.
أنهـا تهدر بالتأكيد وقتها عليه.

Haydi ama Majesteleri, zamanımızı boşa harcıyor.
بالله عليك, جلالتكِ, إنه يضيع وقتنا.

Zamanını boşa harcıyor, çocuk asla konuşmayacak.
إنه يضيع وقته، لن يقول الولد شيئاً

O zaman House vaktini boşa harcıyor.
-المشكلة هي أنك لستَ بائساً إذاً فقد كان هاوس يضيع وقته

Zamanımı boşa harcıyor. Umrunuzda olmasa bile, Pelant'ın kodunu çözmek önemli.
إنهُ يضيع وقتي, مالم تظنين أن كسر رمز بيلانت) ليس مهماً)

İyi çocuk ancak zamanını boşa harcıyor.
انه فتى جيد, لكنه يضيع وقته انه مطرود

Ve o da vaktimizi boşa harcıyor.
و هو يضيع وقتنا

Hayatını boşa harcıyor.
أنا أعتقد أنه يهدر حياته فحسب

Al, Bay Sinclair'in ağzını bantlayın Zamanımı boşa harcıyor.
والآن كمّموا فم السيد (سينكلير)، إنه يهدر وقتي!

O bunu boşa harcıyor.
إنه يهدر قيمته الحقيقية

Bence birileri kağıdı boşa harcıyor.
أعتقد أن شخص ما يهدر الورق

Pop star olmak için iznini boşa harcıyor.
يهدر عطلته محاولاً أن يكون نجم "بوب".

-Zamanımızı boşa harcıyor.
-هذا الرجل يهدر وقتنا

Elena'nın bunu görmesinin kolay olmaması çok yazık. Yani şahsen bence Damon ile vaktini boşa harcıyor.
مُخزٍ كون (إيلينا) عاجزة عن إدراك ذلك، في رأيي أحسبها تهدر وقتها مع (دايمُن).

Elena'nın bunu görmesinin kolay olmaması çok yazık. Yani şahsen bence Damon ile vaktini boşa harcıyor.
مُخزٍ كون (إيلينا) عاجزة عن إدراك ذلك في رأيي أحسبها تهدر وقتها مع (دايمُن)

Yürümek zorunda, vaktini boşa harcıyor.
عليها ذلك، انها تهدر الوقت

Sıcak gelişme Red John için çalışmıyorum o yüzden vaktini boşa harcıyor.
حسناً، نبأ هام... أنا لا أعمل لحساب (ريد جون)، لذا فإنّها تهدر وقتها.