| Aksi taktirde asla Lennox St.'deki baloya gidecek bir çift bulamayacaksın. | Open Subtitles | خلاف ذلك, سوف تجد أبدا زوج إلى الكرة في سانت لينوكس |
| Ben kendi mutluluğumu bulmayı başardım ama sen asla kendininkini bulamayacaksın. | Open Subtitles | وهكذا يتسنّى لي العثور على سعادتي بينما لن تجد سعادتك أبداً |
| Ve arabaya bağlayıp kırbaçlayacak bir Clegg de bulamayacaksın. | Open Subtitles | وسوف لن تجد هنالك كليغز لربطهم بالعجلات وضربهم بالسوط |
| Sana bedava içki getiren ve koynuna kadar giren doğru kişiyi asla bulamayacaksın. | Open Subtitles | انتِ لن تجدي ابداً الشخص المناسب الذي يعد معكِ المشروبات ومن ثم تشربونها |
| Asla bulamayacaksın, çünkü, kalbinde, istemiyorsun. | Open Subtitles | انت تعرف طريق الوطن لكنك لن تجده لأنك في داخل أعماقك لا تريد العودة |
| Evet, hiçbir şey bulamayacaksın çünkü öyle bir şey yok. | Open Subtitles | أجل , ولن تعثر على شيء، لأن ليس له وجود. |
| Eğer onu bu sabah bulamazsan, asla bulamayacaksın. | Open Subtitles | إذا لم تجدها في هذا الصباح فلن تراها مطلقا |
| Dostlarını asla bulamayacaksın. | Open Subtitles | أنت لن تجد رفاقك أو طريقك إلى الخارج أبداً. |
| Yeraltı mezarı falan bulamayacaksın, sonunda 13. bölüme gideceksin. | Open Subtitles | أنت لن تجد أي سراديب للموتى فقط ستنتهي في القسم الـ 13 |
| Erkek arıyorsan, bulamayacaksın. Amazon şehrinde yok. | Open Subtitles | إذا كنت تبحث عن الرجال، فلن تجد أياً منهم، ليس في مدينة الأمازون |
| Sikkeleri asla bulamayacaksın. Onları çok iyi sakladık. | Open Subtitles | أنت لن تجد تلك العملات ابداً لأننا أخفيناهم جيداً |
| Ama benim yardımım olmadan o değerli çantanı asla bulamayacaksın. | Open Subtitles | ولكن بدون مساعدتي , لن تجد حقيبتك الغالية |
| Suçlu kişiyi asla bulamayacaksın, bulursan ben de embesilin dik âlâsıyım. | Open Subtitles | لن تجد المذنب أبداً وإلا سأكون ملك المجاذيب |
| Etrafa istediğin kadar bakabilirsin hiç çöp bulamayacaksın. Şimdi 23 kaymeyi görelim bakalım. | Open Subtitles | أبحث كما تشاء فلن تجد القمامة والآن أعطني الثلاثة وعشرون دولار |
| Taksi bulamayacaksın, günlerden cuma ve saat 4.30. | Open Subtitles | لن تجدي سيارة أجرة الآن، الرابعة والنصف عصر الجمعة |
| İkinci en iyiye razı olsan bile, seni benim kadar seven birini bulamayacaksın. | Open Subtitles | حسناً، أنت ستجلسين مع أفضل ثانٍ لن تجدي أحداً يحبك كما أصنع |
| Her ne arıyorsan,bulamayacaksın, eğer ben ölürsem. | Open Subtitles | مهما الذي تبحث عنه، أنت لن تجده إذا أنا مت |
| Eğer karın senin hakkında bir şey hissederse, öyle uzaklara gidecek ki, onu asla bulamayacaksın. | Open Subtitles | لو أن زوجتك عندها أى احساس ستتركك وحدك ولن تعثر عليها أبدا |
| O uçuş olmadığına göre kızı havalimanında tabii ki bulamayacaksın. | Open Subtitles | بالطبع، سوف لن تجدها في المطار يبدو وكأنها ليست رحلة جوية |
| Ne aradığını biliyorum... Ama onu bulamayacaksın. | Open Subtitles | أنا أعلم مالذي كنتِ تبحثين عنه ولن تجديه |
| hayır, çoğu üvey annenin iftiralarından sonra, emin ol ki üzerindeki kem gözlerde beni bulamayacaksın. | Open Subtitles | لا ، تأكدي لن تعثري علي بعد التشهير بمعظم زوجات الآب |
| Beni arama, beni asla bulamayacaksın. | Open Subtitles | لا تبحث عني فإنك لن تجدني أبدا |
| Onu aradığını biliyor işte o yüzden onu asla, ama asla bulamayacaksın. | Open Subtitles | انها تعرف أنك كنت تبحثين عنها و ذلك هو السبب أنك لن تجديها أبداً |
| O artık insan, aradığın cevapları o kitapta bulamayacaksın. | Open Subtitles | هو a إنسان الآن، أنت لَنْ تَجدَ إنّ الأجوبةَ التي أنت تَبْحثُ عنه في ذلك الكتابِ. |
| Jackson'la ikisi Hope'u alıp gitti ve onları bulamayacaksın kardeşim. | Open Subtitles | هي و(جاكسون) أخذا (هوب)، ولن تجدهم يا أخي. |
| #Zirveden aşağıya baktığında... #...sahip olduğun birini bulamayacaksın. | Open Subtitles | عندما تنظرين لأسفل وأنت هناك لن تجدى من هو لك |
| Bir an olsun huzur bulamayacaksın. | Open Subtitles | لن تحصلى على دقائق معدودة فى أمان |
| Ama bir cevap varsa bile, burada bulamayacaksın. | Open Subtitles | ولكن إذا كان هناك واحد، كنت لا ستعمل العثور عليه هنا. |