| 10. Kuvvet de işte bunu kanıtlayacak. | Open Subtitles | و ما كانت فرقة القوة 10 هنا إلا لإثبات ذلك |
| O yaşlı kadın çok enerjikti ve bunu kanıtlayacak diş izleri hala duruyor, Bub. | Open Subtitles | تلك السيدة العجوز كانت مشاكسة جدًا ولدي علامات طقم الأسنان لإثبات ذلك |
| Bu doğru. bunu kanıtlayacak bir kahve fincanım var. | Open Subtitles | هذا صحيح ، أنتِ تعرفين لدي جدة لاثبات ذلك |
| Çalışkan bir yapımcıydı ve bunu kanıtlayacak ülseri vardı. | Open Subtitles | لقد كان منتجا ذكيا و مجموعة القرح المصاب بها تثبت ذلك |
| bunu kanıtlayacak izleme ve yüzlerce saatlik çalışma var. | Open Subtitles | يوجد اشرطة مراقبة و المئات من ساعات العمل لأثبات هذا |
| bunu kanıtlayacak cesedimiz yok mu? Var. | Open Subtitles | لكن ألن يكن لدينا جثث تثبت هذا ؟ |
| DNA sonuçları bunu kanıtlayacak. | Open Subtitles | نتائج الحمض النوويّ ستثبت ذلك. |
| bunu kanıtlayacak hiçbir şey yok değil mi? | Open Subtitles | ولا توجد أيّة طريقة لإثبات ذلك طبعًا، صحيح؟ |
| Hepsi çantanın içinde. Gerçekler. İçinde bunu kanıtlayacak turnusol testi var. | Open Subtitles | المواد الكيميائية الثلاثة داخل الحقيبة، إنّها حقيقية، يوجد إختبار مصداقية لإثبات ذلك. |
| Ona inanmazdık, ama bunu kanıtlayacak bir yol olduğunu söylerdi. | Open Subtitles | لم نصدقها، لكنها قالت بأنه توجد طريقه لإثبات ذلك |
| - bunu kanıtlayacak bir şey yok. - Evet, var. | Open Subtitles | لا يوجد طريقة لإثبات ذلك نعم ، يوجد |
| En azından bir tane var ve bunu kanıtlayacak oğulları da var. | Open Subtitles | على الأقل لديه واحد و أبناء لإثبات ذلك |
| bunu kanıtlayacak insanı tanıyorum. | Open Subtitles | أعلم من يستطيع مُساعدتي لإثبات ذلك |
| bunu kanıtlayacak berbat bir öğrenci kimliğim var. | Open Subtitles | ولدي بطاقة الطلاب التعريفية الأكثر إخافة لاثبات ذلك. |
| bunu kanıtlayacak pek çok savaşta bulunduk! | Open Subtitles | لدينا قيمتها آلاف السنين من المعارك وراءنا لاثبات ذلك! |
| - Ve bunu kanıtlayacak e-mailim de var. | Open Subtitles | انا املك الايميل لاثبات ذلك |
| Yanında bunu kanıtlayacak kimse olmadan. | Open Subtitles | بدون شهود تثبت ذلك |
| bunu kanıtlayacak madalyalarım var. | Open Subtitles | عندى اوسمه تثبت ذلك |
| Asher eşcinsel ve bunu kanıtlayacak yazışmalarım var. | Open Subtitles | آشر شاذ ولدي مراسلات تثبت ذلك |
| Elimde bunu kanıtlayacak dökümanlar var. | Open Subtitles | و لدي الوثائق لأثبات هذا |
| bunu kanıtlayacak belgelerim var. | Open Subtitles | لدي الأوراق التي تثبت هذا. |
| Bunlardan biri bunu kanıtlayacak. | Open Subtitles | واحده من هذه ستثبت ذلك |
| Bu şirket domuz gibi kanımı emiyor, Mac, ve elimde bunu kanıtlayacak belgeler var. | Open Subtitles | هذه الشركة تنزف دماً كثيراً مثل الخنزير المطعون وأنا لديّ دليل ورقي لإثبات هذا |