| Efendim, burada gördüğünüz herkesin, söylemeye cesareti yok ama... ağabeyinizin ölümüyle ilginiz olduğundan herkesin şüphesi var. | Open Subtitles | مولاى كل الذين تراهم هنا بالرغم من أن أحدهم لا يجرؤ على قول هذا |
| cesareti yok. | Open Subtitles | إنه لا يجرؤ على ذلك |
| Sadece kardeşini bırakabilmek için cesareti yok, bilirsin? | Open Subtitles | إنه فقط لا يملك الشجاعة لترك أخيه, أتعلم؟ |
| Binbaşı ödlek'in kendi yapacak cesareti yok muydu? | Open Subtitles | حسنا, الرائد (ديكليس لا يملك الشجاعة للقيام بهذا بنفسه؟ |
| Buna cesareti yok. Her şeyi biliyoruz. | Open Subtitles | ليس لديه الشجاعة ليفعل ذلك إنه يعلم كل شيء |
| Sanırım Fare nin buraya çıkacak cesareti yok. | Open Subtitles | يبدو أن "الجرذ" ليس لديه الشجاعة أن يكون هنا |
| Buna bakmayı düşünmeyecekler çünkü kimsenin buna cesareti yok. | Open Subtitles | لن يفكرا بالنظر إليه .. لأنه لا أحد يملك الجرأة لفعلها |
| - Onun cesareti yok. - Neil, lütfen, lütfen. | Open Subtitles | ـ إنه لا يجرؤ على فعل ذلك ـ (نيل)، ارجوك |
| Nick'ın benden çalacak cesareti yok. | Open Subtitles | "نيكي" لا يملك الجرأة لخداعي. |