| Hayır, sarhoş birkaç adam bir balonu vurarak düşürmeye çalışmışlar. | Open Subtitles | لا, بعض الشباب الثملين كانوا يحاولون اسقاط منطاد |
| - Eder. Hükümeti düşürmeye çalışıyor. | Open Subtitles | ..لايهم انه يحاول اسقاط الحكومة |
| Balinaların kollestrollerini düşürmeye çalışıyor. | Open Subtitles | يعمل على تخفيض نسبة الكولسترول في الحيتان |
| Tek gördüğüm tıbbi delile saldırıp ceza tutarını düşürmeye çalıştığındı. | Open Subtitles | الطريقة الوحيدة التي أرها ان نطعن فى الدليل الطبي ونحاول تخفيض كمية التعويضات |
| Eğer paraya ihtiyacın varsa işteki düşüşün tek etkisi, sizi fiyatları düşürmeye veya daha riskli cinsel hizmetler sunmaya zorlamasıdır. | TED | إذا كنت بحاجة إلى المال، التأثير الوحيد لتراجع سوق العمل سوف يجبرك على خفض أسعارك أو تقديم خدمات جنسية أكثر خطورة. |
| Sonra kalkıştıkları ikinci saldırıda aslında iki hertz'e düşürmeye çalıştılar | Open Subtitles | والهجوم الآخر الذي حاولوا بدؤه كان خفض التردد إلي 2 هيرتز |
| Dinle, aleyhindeki tüm suçlamaları düşürmeye hazırlar, koşullar düşünüldüğünde, bu son derece ılımlı bir karar. | Open Subtitles | اسمعي، إنهم مستعدون لإسقاط كل التهم التي ضدك و هذا تساهل منهم بمعرفة ظروفك. |
| Bizi birbirimize düşürmeye çalışıyor. | Open Subtitles | يريدنا ان ننقلب على بعضنا البعض |
| İki sivil uçağı düşürmeye çalıştığına dair kanıtımız var. | Open Subtitles | -قمنا باثبات بأنه حاول اسقاط طائرتين تجاريتين |
| Yapma! Sosislimi ateşe düşürmeye çalıştığını görüyorum. | Open Subtitles | لا تفعلي ، أنا أعرف أنكِ تحاولين اسقاط نقانقي في النار! |
| yaralanmanın boyutunu araştırıp cezayı düşürmeye çalışacağız. | Open Subtitles | تنتقص من قدر الاصابات ونحاول تخفيض التعويض |
| Faturayı düşürmeye çalıştığımızı sanıyordum. | Open Subtitles | كنتُ أظن أن الهدف هو تخفيض مبلغ الفاتورة |
| Vücut ısısını düşürmeye yardımcı oluyor, ...cortisol hormonlarını düzene sokuyor. | Open Subtitles | في الواقع, انه يساعد في تخفيض درجة حرارة الجسد, والذي ينشط نسبة الكورتيزول عندك |
| Müvekkilinin bana ve kardeşime karşı sürekli taciz ve tehditleri yüzünden teklifimizi 20 milyona düşürmeye karar verdik ve uzaklaştırma kararı ekledik. | Open Subtitles | بسبب مضايقة موكلك الدائمة وتهديده لي ولأخي، قررنا خفض عرضنا ليصبح 20 مليوناً بالإضافة إلى أمر تقييد. |
| Bu nedenle soru sormak yerine,tedbirinde gerektirdiği gibi potansiyel bir felaketi önlemek için mümkün olan en kısa sürede yapabileceğimiz şey şunun gibi sıra dışı soruları sormak olacaktır: "Bu yayılımı ciddi manada düşürmeye başlamadan önce bekleyebileceğimiz en muhtemel süre nedir?" | TED | فبدلاً من ان نطرح الاسئلة التي تفرضها علينا التحذيرات لكي نعي الطريقة الاسرع للتصرف بحيث نتلافى الكارثة التي نتجه نحوها نقوم بطرح اسئلة حمقاء مثل : ماهي الفترة القصوى التي يمكننا الانتظار فيها حتى نبدأ بالتحرك فيما يخص خفض الانبعاثات الحرارية ؟ |
| Geçen seneki ufak olayımdan beri normal kalp atım hızımı hemen hemen % 20 düşürmeye çalışıyorum. | Open Subtitles | تمكنت من خفض تسارع ضرابت قلبى بحوالى 20% منذ حادثتى الصغيره العام الماضى |
| İşin iyi tarafı şubedekiler, suçlamayı düşürmeye can atıyor. | Open Subtitles | النبأ السارّ هو أنّ الدائرة تستميت لإسقاط التهمة |
| Ama Bay Florrick için yapılacak bir teklif karşılığında, Bay Gold aleyhine olan bütün suçlamaları düşürmeye hazırız. | Open Subtitles | لكننا مستعدون لإسقاط أي تهمة بحق السيد غولد مقابل معلومات عن تجاوزات السيد فلوريك |
| Anakaraya yaklaşan her türlü hava aracını düşürmeye yetecek kadar füzemiz var burada. | Open Subtitles | لدينا صواريخ كافية هنا لإسقاط أيّ طائرة تقترب من اليابسة. |
| Bizi birbirimize düşürmeye çalışıyor. | Open Subtitles | (بايتس)، إنّه يجعلنا ننقلب على بعضنا، إتفقنا؟ |