| Doğru söylüyor olsan iyi olur evlat. Çünkü zamanımız daralıyor. | Open Subtitles | يستحسن أن تكون محقاً يا فتى لأنّ الوقت ينفذ منا |
| Saat dörde üç saat kala, Başbakan için zaman daralıyor. | Open Subtitles | قبل ان تبدا مع الموعد النهائي لم يتبقى على الساعه الرابعة إلا 3 ساعات 'الوقت ينفذ بالنسبه لرئيس الوزراء |
| Üzerinde uzun uzun düşün derdim ama zamanımız daralıyor. | Open Subtitles | كنتُ لأقول لك أن تفكر ملياً لكن الوقت يداهمنا |
| Aynı zamanda acele etmeliyiz çünkü vaktimiz daralıyor. | TED | في نفس الوقت، علينا أن نفكر بسرعة لأن الوقت ينفد. |
| - Bu sayede alanımız daralıyor. | Open Subtitles | هذا يضيق البحث قليلا تيرى انسانة مذعورة نفسيا,بارانويد |
| Hadi başlayalım. Zaman daralıyor. | Open Subtitles | هيا بنا، الوقت يمضي ستذهب لتحضر سلاح الجريمة |
| Nefesim daralıyor. Başım dönüyor. Midem bulanıyor. | Open Subtitles | لدّي ضيق تنفس , تعلم وغثيان وغشاوة الرؤية |
| Alaska'da buzlar arasında sıkışan.. balinalar için vakit daralıyor. | Open Subtitles | الوقت بدا ينفذ للحيتان العالقة في الاسكا |
| Bir sürü insan gücüne ve hazırlığa mal olacak ve zamanımız daralıyor. | Open Subtitles | هذه المهمة تحتاج الى رجال كثر و الكثير من الإعداد و الوقت ينفذ منا |
| Zamanımız daralıyor. | Open Subtitles | خاضع لمعاملة الأصدقاء والعائلة الوقت ينفذ منا |
| Uyuzluk etmek istemem ama zamanımız daralıyor. | Open Subtitles | أكره أن أكون الأحمق هنا، و لكن الوقت ينفذ. |
| O fonu açmanın bir yolunu bul ve acele et çünkü vaktimiz giderek daralıyor. | Open Subtitles | لذا أوجد طريقة لإقامة الثقة وقم بذلك بسرعة لأن الوقت يداهمنا |
| Başka bir şansımız daha olacak yani. Ama zamanımız daralıyor. | Open Subtitles | ستسنح لنا فرصة أخرى، لكن الوقت يداهمنا. |
| -Ama ilerde bebek istiyorum. Zamanım daralıyor. | Open Subtitles | ولكن أريد واحدة في نهاية المطاف وعلى مدار الساعة بلدي ينفد. |
| Bu bölgedeki en büyük suçu çözmeye çalışıyoruz ve zamanımız daralıyor. | Open Subtitles | إننا على وشك حل أكبر قضيّة في هذه المنطقة منذ وقتٍ طويل ، والوقت ينفد منّا |
| Her şey bir araya geliyor, her şey daralıyor ve kendini teslim ediyorsun. | Open Subtitles | يضيق كل شىء يصبح أكثر ضيقا وتستسلم لنفسك |
| Derhal bir adım atman gerektiğini biliyorsun. Vakit daralıyor. | Open Subtitles | تعلم أنك تحتاج إلى التحرك قريباً ، الوقت يمضي |
| Dr. Michaels, kanal gittikçe inanılmaz daralıyor. | Open Subtitles | د. ميشيل , القناه تزداد ضيق بصوره كبيره |
| Sana bir şeyler bulma için 48 saat verdim ve zaman daralıyor. | Open Subtitles | أعطيتك 48 ساعة للتوصل إلى شيء والوقت يداهمك |
| Yukarıya yürüdükçe sonunda köşede sıkışana kadar oda daralıyor. | Open Subtitles | و باتجاهي للطرف الآخر،تصبح الغرفة أضيق حتي لتري السقف يضغطني |
| Eğri Oklar topu gezdiriyor, bir açık arıyor. Saniyeler daralıyor. | Open Subtitles | يلعب السهام بالكرة باحثين عن ثغرة والثواني تدق |
| Periferal görme sorununu ekleyince liste daralıyor. | Open Subtitles | و التي تضيق أكثر حين تضيفونها لمشاكل الرؤية المحيطية |
| Kimin yaptığını bilmiyorum ama büyük ve vaktimiz daralıyor. | Open Subtitles | لكن لاأعرف من الذي بناه لكنه هائل ونحن نستنفذ الوقت |
| Kazığın bulunduğu geçit aşağı doğru daralıyor. | Open Subtitles | الوتد أكثر ضيقاً فى الأسفل إنه مُدبّب |
| Ben doğru zamandayım, ve vaktimiz daralıyor. | Open Subtitles | لدي وقت مضبوط وبدأ بنفذ |