| Biz bu sırada diğer delillerle uğraşmalıyız. | Open Subtitles | في الوقت الحاضر، سنواصل عملًا على بقيّة الأدلّة. |
| Elbette isterim, ama eğer krala ateş edeceksen ıskalayamazsın, ve şuanda, bu dolaylı delillerle, böyle bir krala karşı durmak... | Open Subtitles | أنت على حَق، ولكن إذا أردت إطلاق الناس على المَلك، لا يُمكنك أن تُخطئ والأن، مع هذه الأدلّة الظرفيّة، ضد ملكٍ كهذا... |
| Marge Simpson'ın topladığı delillerle, şeker içeren ürünlerin satışını sonsuza dek yasaklıyorum. | Open Subtitles | وبفضل الأدلّة الدامغة لـ(مارج سمبسون) من هنا أقوم بحظر جميع منتجات السكّر من "سبرينغفيلد" إلى الأبد |
| Çok yakında delillerle birlikte raporumu sunacağım. | Open Subtitles | سوف أقدم تقريرى مصحوبا بالأدلة فى القريب العاجل |
| Topladığımız o delillerle normal şartlar altında kazanmamız gerekiyordu. | Open Subtitles | بالأدلة التى جمعناها بالعدالة الطبيعية يجب أن نربح |
| Ama kesin delillerle yüzleşince, belki ikna edilebilir. | Open Subtitles | لكن مواجهته بدليل دامغ تستطيع إقناعه |
| Somut delillerle kusursuz bir dava oluşturmalıyız. | Open Subtitles | نحن نحاول بناء قضية محكمة بدليل قوي. |
| Branch'in arabasını alıp delillerle hastaneye gitmeni istiyorum. | Open Subtitles | (أريدك أن تأخذ سيّارة (برانش . إلى المشفى وكذلك الأدلّة |
| Ev delillerle doluyken adamı öldürmek mi istiyorsun? | Open Subtitles | هل تريد قتل الرجل والمنزل مليء بالأدلة ؟ |
| İddianamedeki potansiyel zayıflıkları öngörüp tüm boşlukları delillerle doldurmalıyız. | Open Subtitles | نحتاج للتنبؤ بأي مواطن ضعف في قضيتنا وسد أي ثغرات بالأدلة. |
| Bu sabahki oturum gizli delillerle ilgili. | Open Subtitles | هذا الصباح يتعلق بالأدلة السّرية. |
| delillerle oynadım bir cinayet olayında. | Open Subtitles | لقد عبثت بالأدلة بجريمة قتل |
| Onu işe yaramaz delillerle suçluyorsunuz. | Open Subtitles | أنتَ تتّهمه بدليل غير ملائم. |