dişilerden oluşan haremi yazdan kalan son otlarla beslenirken, onları koruyor. | Open Subtitles | يلاصق نساءه من الإناث كظلالهنّ بينما يرعينَ آخر كلأ فصل الصيف |
Yani sadece dişilerden oluşmuş bir topluluğun çoğalacağını söylüyorsunuz. | Open Subtitles | أنت تقصد أن مجموعة من الإناث يمكنها أن تتناسل |
Dün onunla çiftleşen dişilerden biri artık yumurtlamaya hazır. | Open Subtitles | وإحدى الإناث التي تزاوج معها البارحة جاهزة الآن لتبيض. |
Ama erkekler, dişilerden daha ağır durumlara meyilli. | Open Subtitles | لكن الذكور معرضون للحالات الحادة أكثر من الإناث |
Yine erkekler dişilerden önce besleniyor. | Open Subtitles | كما كان من قبل ، للذكور الأسبقية أكثر من الإناث. |
John Jett Eski SeaWorld Eğitmeni dişilerden dayak yememesi için fiziksel bir bariyer sağlanıyordu. | Open Subtitles | فهو زُوِدَ بعائق نفسي بأن الإناث تركُل مؤخرته. |
dişilerden çok fazla ilgi görüyor ve ebeveynlik işlerine pek karışmıyor. | Open Subtitles | ...يحظى بالانتباه المتزايد من الإناث ويرفع يداه تقريبًا عن مهامّ الأبوّه |
Yaşlı dişiler gruba genç dişilerden daha yakın oldukları için bütün aile ile ilgilenmeleri daha iyidir, buna karşılık genç dişiler üremeyle ilgilenmelidir. | TED | ولأن الإناث الأكبر سناً يكن ذوات صلة أقرب للإناث الأصغر سناً، فإن أفضل ما يمكن أن يفعلنه هو تربية الأسرة في حين تنشغل الإناث الأصغر سنا في التكاثر. |
Rütbesi sayesinde dişilerden bir grubun sadakatine sahip ve dişiler çölde yiyecek ve su arayan liderlerini yakından takip ediyorlar. | Open Subtitles | منزلته ، قد أكسبته إخلاص الإناث... و هن يتبعونه عن كَثَبْ في ترحاله عبر الصحراء... ... |
Erkekleri dişilerden ayırdık. | TED | قمنا بفصل الذكور عن الإناث. |
erkek otların dişilerden ayrılması lazım. | Open Subtitles | يجب أن نفصل الذكور عن الإناث |