| Arkada kırık dökük bir siyah beyaz televizyonun gürültüsü vardı, ve eski bir devlet başkanı ve generalin gözleri bağlanıyordu ve bir direğe bağlanmışlardı. | TED | كان هناك تلفزيون من النوع الأبيض والأسود يتأرحج في خلفية الكوخ، الرئيس والجنرال السابق معصوب العنين ومربوط على العمود. |
| Arabayla direğe çarpmış. Tansiyon, 80/40. Nabız, 110. | Open Subtitles | باتصال مع أحد ما، بحادث سيارة مقابل عمود المرفق العام نبضات القلب مئة وعشرة |
| Yani, eğer arabanı direğe çarpıp bunu söylemeyecek bir kişi varsa o da benim, değil mi? | Open Subtitles | أعني، إن قام أحدهم بصدم سيّارتكِ بعمود ولم يخبركِ مباشرة، فهو أنا، صحيح؟ |
| - Sanırım direk yüzünden. - Evet, niye takıntılılar direğe? | Open Subtitles | أظن ان العامود هو السبب نعم,ما الهوس بذلك الشئ |
| Bu plakalar direğe sabitlenmeli, doğrudan tabanına. | Open Subtitles | هذه الألواح يجب أن تقوم بتصليح السارية إلى جانب القادعة بنفسها |
| O yüzden ona direk istikameti deriz. Tam o direğe doğru ilerliyorsun. | Open Subtitles | هذا هو سبب تسميته بمسار القائم عليك أن تتجه الى القائم |
| Denize atlamaman için seni direğe bağlamışlar. | Open Subtitles | قاموا بتقييدك في الصاري ليمنعوك من القفز |
| Böylece fırdöndüyü çıkardım, direğe sıçramasını sağladım. | Open Subtitles | لذا فكيت الحلقة الرابطة وجعلتها تحلق إلى العمود. |
| Hazır başlamışken, şu direğe çıkıp elektrik kablolarına da işe. | Open Subtitles | لم لا تتسلقي ذلك العمود هناك وتقضي حاجتك على خطوط الكهرباء؟ |
| Tamam. Buradan şu direğe kadar ve geri döneceğiz. | Open Subtitles | حسناً، سنتسابق من هنا إلى ذلك العمود ثم نعود إلى هنا |
| Hayır, aslında arabanın arkasını bir direğe vurdum. | Open Subtitles | لا، في الواقع ليلة الأمس لقد رجعت على عمود من الخلف |
| Eğer savaş metotlarına başlayacaksan,... arabayı bir direğe doğru süreceğim. | Open Subtitles | إذا بدأت في إستعارة الحرب سأقود هذه السيارة إلى عمود هاتف |
| Eğer savaş metotlarına başlayacaksan,... arabayı bir direğe doğru süreceğim. | Open Subtitles | إذا بدأت في إستعارة الحرب سأقود هذه السيارة إلى عمود هاتف |
| Arabadan eşyalarımı almak için onu direğe zincirledim ama... | Open Subtitles | ربطته بعمود لبعض الوقت لآخذ أغراضي من السيارة وحسناً |
| Hiç kimse anne, direğe çarptım. Böyle tepki vereceğini bildiğim için sana söylemedim. | Open Subtitles | لا أحدَ يا أمي ، لقد اصطدمتُ بعمود لم أخبركِ بذلكَ لأنني أعلمُ بأنكِ ستتصرفين بهذه الطريقة |
| Hareket edemiyorum. Bu direğe sıkıştım. | Open Subtitles | انا لا اقدر ان اتحرك انا عالقة بهذا العامود |
| Kendimizi Çiçekli direğe sarmalayacağız. | Open Subtitles | ونقوم بلف الأغصان حول خصرينا إلى هذا العامود. |
| Evet, yapmamız gereken tek şey direğe tırmanmak ve bu kabloları şebeke kutusuna bağlamak. | Open Subtitles | أجل , كل ما علينا فعله هو تسلق السارية و نوصل تلكَ الأطراف لاخط الرئيسي. |
| Kolunu sıyırıp geçerek direğe saplanan kurşun elimizde. | Open Subtitles | ووجدنا الطلقة التي أحتجت بذراعك وإستقرت في القائم |
| Baban seni 5 "arr" daha direğe bağlı tutmamı söyledi.* | Open Subtitles | والدك قال أحتاج أن أبقيك "مربوط على الصاري لـ 5 "آرس |
| Gece görev yapan güvenlik görevlisi, kurbanı şu direğe asılı olarak buldu. | Open Subtitles | حارس أمن من المُناوبة الليليّة وجد ضحيّة مُعلّقة على تلك العارضة. |
| Bu da, pazar yerinde bir direğe bağlanıp alenen kırbaçlanmasıdır. | Open Subtitles | والذي يقضي بربطك على عامود في ساحة السوق والجلد علنا |
| Yılın öğretmeni direğe asılıyor ve kimse bir şey bilmiyor mu? | Open Subtitles | حسنًا, لقد تم تعليق أستاذ العام أعلى سارية العلم ولا أحد يعرف لماذا؟ |
| Babama kışın dilini metal bir direğe değdirirsen yapışır mı diye sordum ve bana tıpkı sana söylediğim gibi yapışacağını söyledi. | Open Subtitles | بأقطاب معدنية في الشتاء فقال إنه سيتجمد ويلتصق بالعامود كما أخبرتك |
| Ellerinizi direğe koyun! | Open Subtitles | -لا يوجد لماذا؟ قومي بلف يدك حول الشجرة |