| Tekrar deneyeceğim, ama bunu duvar söyledi diye değil. | Open Subtitles | سأجرب مرة اخرى لكن ليس لأن الحائط قال لي هذا |
| Ben de bunları alıp, söylediklerini yapacağım ama Confessor Ana yap dedi diye değil kızım istedi diye. | Open Subtitles | سأحتفظ بالبقية ، و سأفعل كما أمرتني لكن ليس لأن المؤمنة المُعترفة أمرتنى بذلك. بل لأن أبنتي طلبت منى ذلك. |
| Bilgisayarı CV hazırla diye verdik, pembe panterlere bak diye değil. | Open Subtitles | لقد أقرضناك الحاسب من أجل سيرتك الذاتية ليس من أجل مشاهدة النمر الوردي |
| - Yargıç, jüri ve cellat olmaya çalışasın diye değil. | Open Subtitles | ليس بسبب محاولتك أن تكون قاضيا ومحكما ومنفذا |
| Bu işe ben istedim diye girdim, beni burada istedin diye değil. | Open Subtitles | أنا قبلت هذه الوظيفة لأننى اردتها ليس لأنك اردتنى هنا |
| Seni belki incitebilirler diye değil. Çünkü incitecekler. | Open Subtitles | ليس لأنهم سوف يؤذونك لكن لأنهم سيفعلون ذلك |
| Onu yeni iş getirsin diye aldık, eskilerini kaybetsin diye değil. | Open Subtitles | وظّفناه لكي يجلب لنا عملاء جدد ليس لكي نخسر عملائنا |
| Kadınsınız diye değil, Bayan Danvers. | Open Subtitles | ليسَ لأنَّكِ إمرأة يا آنسة (دانفرز) |
| Bu arada haberin olsun burada senden hoşlandığım için bulunuyorum elinde ilaç var diye değil. | Open Subtitles | ولعلمك أنا هنا لأنك تعجبني ليس لأن لديك مخدرات |
| Okulum bittiğinde sadece istediğimden dolayı bir yer seçip gitmek istedim babam orada çalışıyor diye değil. | Open Subtitles | عندما إنتهيتُ من المدرسة، أردتُ أن أختار فقط مكان والذهاب إلى هناك لأني أردتُ ذلك، ليس لأن أبي أصبح متمركز هناك. |
| İki insanın da istedikleri için birlikte oldukları ilişkileri tercih ederim, bu ilişkiden çıkarsan başın fena ağrır diye değil. | Open Subtitles | أفضل أن أكون في علاقة لأن كلا الطرفين اختارا هذه العلاقة ليس لأن الخروج منها سيكون كالألم في المؤخرة |
| Bunları satmak için yapıyorum, sen içesin diye değil. | Open Subtitles | لقد أخبرتك بأنني أقوم بذلك من أجل (بيدينغ) و ليس من أجل أن تشرب عليكم أن تبدوا بعض الاحترام |
| Sırf gece yarısı öpüştünüz diye değil yani. | Open Subtitles | ليس من أجل قبلة في المساء |
| Glenn, bitti. Hayır, Yahudisin diye değil. Bir çok insan mumları ve minivan arabaları sever. | Open Subtitles | لا ليس بسبب انك يهودياً الكثير من الناس يحبون الشموع والعربات الصغيرة |
| Konuştularsa da, kendileri istediği için konuşmuşlar, ben istedim diye değil. | Open Subtitles | إذا فعلوا ذلك ، فهم قد فعلوا ذلك لأسبابهم الخاصة ليس بسبب أننى طلبت ذلك منهم |
| Anlaşma olmayacak ama sen öyle dedin diye değil. | Open Subtitles | لن تكون هناك مفاوضات، لكن ليس لأنك قلت ذلك. |
| Baba oldun diye değil, resmen bambaşka biri ol... | Open Subtitles | ليس لأنك أب بل لأنك تبدو شخصاً مختلفاً تماماً |
| Kayıt dışı kalsın diye değil. | Open Subtitles | ليس لأنهم أرادوا إخفاء هذا الأمر |
| Sizi demiryolumu yapasınız diye işe aldım. Eski kölenizle çamurun içinde güreşesiniz diye değil. | Open Subtitles | عيّنتكَ لكي تدير هؤلاء الرجال لكي يبنواْ سكّتي الحديديّة، ليس لكي تتصارع مع العبيد |
| Kadınsınız diye değil, Bayan Danvers. | Open Subtitles | ليسَ لأنَّكِ إمرأة يا آنسة (دانفرز) |
| Şimdi arabaya bineceğim, ama istediğim için, sen dedin diye değil. | Open Subtitles | انا سأركب السيارة الان.لانني اريد هذا وليس لأنك اجبرتينني على ركوبها |
| O zaman kadın öyle diyor diye değil, ben rica ediyorum diye yap bunu sen de. | Open Subtitles | إذًا لا تفعل بناء على طلبها، بل لكوني أطلب منك ذلك. |