Denize çıkmaya elverişsiz ve aşırı kalabalık botlar ile, Avrupa'daki güvenli ortama kavuşabilme adına hayatlarını tehlikeye atıyorlar. | TED | أو يفرون على قوارب مكتظة وغير صالحة للإبحار، يجازفون بحياتهم بهذا الشكل فقط ليصلوا بسلام إلى أوروبا. |
Savaşmak için elverişsiz olacaktım. | Open Subtitles | كنت أود أن يكون كانت غير صالحة لخدمة الحرب. |
O zamanlarda Mars kasvetli, yerleşime elverişsiz çorak bir araziydi. Aynı Utah gibi. | Open Subtitles | آنذاك، كان "المريخ" مجرد أرض مقفرة كئيبة، غير صالحة للسكن مثل "يوتاه". |
Kraliyet Evlilikleri Yasası'nı çıkarttırarak ileride prenslerin veya prenseslerin Kraliyet ailesinin bütünlüğünü bozabilecek sakıncalı ve elverişsiz evlilikler yapmasını yasakladı. | Open Subtitles | أن يستصدر قانوناً ملكياً للزواج يمنع الأمراء والأميرات اليافعين مستقبلاً. من اختيار أزواج غير لائقين أو محبذين قد يشكلون تهديداً للعائلة المالكة. |
Yaşlı, toy ve durumu elverişsiz kişiler Volkssturm, yani Yurt Muhafızlarına katılarak yemin etti[16]. | Open Subtitles | قوات (الفولكشتوم)، وهى ... قوات الحرس الوطنى والتى تتألف من الطاعنين فى السن.. أو من هم دون السن أو الغير لائقين |
Çocuğunuzun 40 derece ateşi varken kaplıcaya gitmek ve acil aramalara cevap vermemek sizi anneliğe elverişsiz biri yapıyor. | Open Subtitles | الذهاب إلى بركة المياه المعدنية بينما إبنك لديه حمى وحرارته 40 ولا تجيبى على الاتصالات الطارئة هذا يجعلك رسميا أم غير صالحة |
Galiba Whele'nin dünyasında, "yaşama elverişsiz", "canlı canlı yakın" demek. | Open Subtitles | اعتقد بأن "غير صالحة للسكن" تعني حرقهم احياء في عالم وايل |
Wynn katları, yaşama elverişsiz. | Open Subtitles | شقق الواين هي غير صالحة للسكن |