| Bence o, şimdiye kadar tanıştığım en havalı ve şirin erkek. | Open Subtitles | أعتقــد أنه أروع و ألطف فتى سبق و قابلته |
| Bence sen, şimdiye kadar tanıdığım en havalı ve en tatlı adamsın. | Open Subtitles | أعتقد أنــك أروع و ألطــف الفتيــان الــذين سبق و قـــابلتهم |
| şimdiye kadar konserde o işi yaptığım en havalı kızsın! | Open Subtitles | أنت أروع فتـاة عـاشرتهـا في حفلة على الإطلاق |
| Tek bildiğim, şehrin en havalı yeni galerisinin sahibi ile evli şanslı bir adam olduğum. | Open Subtitles | حسنا كل ما اعرفه باني رجل محظوظ لاني متزوج لصاحبه اروع معرض فني |
| Komedyen olmadan önce başıma gelebilecek en havalı şeyin genç biri olmak olacağını sanardım. | Open Subtitles | كانت تلك سنة بلوغي الثالثة عشرة قبل أن أحترف التمثيل الكوميدي اعتقدت بأن أروع شيء قد يحدث لي |
| Babamla işte olmak yaptığım en havalı şeylerden biriydi. | Open Subtitles | العمل رفقة والدي كان من أروع الذكريات في حياتي |
| İlk olarak biliyorsun dünyanın en havalı babasına sahibiz. | Open Subtitles | حسناً , اول شئ عليك أن تعرفه أن والدنا هو أروع والد في العالم |
| Ama bu şaka 1.sınıflar için kutsal sayılırdı ve bu şakayı yapan elemanlar en havalı kişiler olurdu. | Open Subtitles | ولكنطلابالسنةالثالثةالآخرون المقلبكانمقدساً وأصبح الأشخاص الذيندبروه أروع الأولاد في المدرسة |
| Eee Brian, Quahog'taki en havalı mekana sahip olmak nasıl bir duygu? | Open Subtitles | براين , ماهو شعور إمتلاك أروع نادي في كوهاج؟ |
| Dans sahnesinin en havalı adam hâlâ sensin ama benim yanımdayken elin ayağına dolanır. | Open Subtitles | ما زلت أروع رجل على ساحة الرقص وبعد ذلك تتحوّل إلى مهوس |
| Tatlım, bunlar şimdiye kadar tanıdığımız en havalı insanlar. | Open Subtitles | عزيزي , هؤلاء من أروع الناس لم يسبق لنا معرفتهم |
| Evet, lenslerim olsaydı, kendi çello çantasına sıkıştırılmış en havalı müzakere kulübü başkanı olurdum. | Open Subtitles | نعم, لو كانت لديّ عدسات لكنت أروع رئيس لنادي المناقشات قد تم حشوه بداخله حقيبة التشيلو |
| Sapıklığını bir kenara bırakırsak tanıdığımız en havalı adamdı. | Open Subtitles | أنه أروع شاب قابلناه على الأطلاق. بالأضافة الى كل تلك الأشياء الغريبة عن الأطفال. |
| Adamım, dünyadaki en havalı kızla bir randevum var. | Open Subtitles | لقد حصلت على موعد ربما مع أروع فتاة على الإطلاق |
| Kendinden bu kadar emin bir baba olmasam üzerime alınacağım. Ben kendimi en havalı sanırdım. | Open Subtitles | تعلمين، قد يأخذ الأبّ ذلك الأمر شخصياً لكني دائماً أروع من أيّ وقت مضى |
| Tüm iyi Hıristiyanlar cennete yükseldi, o yüzden bunu duyuyorsanız iyi haber, dünyanın en havalı insanlarısınız. | Open Subtitles | جميع المسيحيين المؤمنين تم رفعهم إلى السماء لذا إذا كنت تسمع هذا البث فالخبر الجيد أنكم أروع الناس في العالم |
| İyi dinle. Şimdi söyleyeceklerim en havalı sözlerimdir. | Open Subtitles | اسمع ، هذا لن يكون اروع شئ قلته في حياتي |
| Hayır, demek istiyorumki, kız taş, ve sen de okuldaki en havalı çocuk falansın. | Open Subtitles | لا ، اقصد انها مثيرة وانت مثل اروع فتى في المدرسة |
| Ve şunu bilmelisiniz ki siz her zaman en havalı anneydiniz. | Open Subtitles | ويجب أن تعرفى هذا أيضا كنتى دائما ألطف أمرأة. |
| Bazen erkek arkadaşlar etraftaki en havalı adam olmayabiliyorlar. | Open Subtitles | ربّما الصديق الحميم ليس ألطف شخصٍ في الجوار. |
| Betty en havalı Şeyler için önemli bir şey buldu. | Open Subtitles | بيتي حصلت على نتيجة ضخمة لقائمة الاشياء الاكثر اثارة |
| Hâlâ dünyadaki en havalı kardeş sensin. | Open Subtitles | ما زلتِ الأخت الأروع في العالم |