| En azından artık peşinden koşmam hakkında endişelenmek zorunda değilsin. | Open Subtitles | على الأقـل ليس عليك القلق مـن مطـاردتـي لك بعـد الآن |
| Sen geçmiş hakkında endişelenmek istiyorsun ve ilgilendiğin şey de bu. | Open Subtitles | لذا أنتي تريدين القلق بشأن الماضي وهذا هو الشئ المخصص لكِ |
| Son zamanlarda benim için endişelenmek dışında bir şey yapmadı. | Open Subtitles | لم تقم بعمل شيء غير القلق بشأني في الشهرين الماضيين. |
| Söyleyebilirim ki eğer küresel gerçeklere bakarsanız, muhtemelen farkına varacaksınız ki, tabi ki endişelenmek zorundayız. | TED | ممكن القول بالنظر الى الوقائع العالميه. سوف تدركون بالطبع انه يجب ان أقلق. |
| Gelişmiş dünyanın kalanının çoğunda, hastalar para konusunda endişelenmek zorunda değiller. | TED | في معظم الدول المتقدمة في العالم، المرضى لا يحتاجون للقلق حيال المال. |
| Doktor endişelenmek için çok erken olduğunu söylüyor. | Open Subtitles | الطبيب يقول أنه ليس علينا أن نقلق مبكراً |
| Ve istediğim son şey, sen ve diğer kadınlar yüzünden endişelenmek. | Open Subtitles | وآخر شيءٍ أريد القيام به هُو القلق عليك مع نساء أخريات. |
| Bu yüzden bu konuda endişelenmek yerine sırf buna bakın. | TED | إذاً، بدلاً من القلق حيالهم، نقوم فقط بأخذ ذلك. |
| Şu anda yapman gereken Hae Won Okulları için endişelenmek değil. | Open Subtitles | القلق بشأن المدرسة ليس ما ينبغي أن تفعليه الآن |
| Bizim için endişelenmek hiç tarzınız değildir. | Open Subtitles | السيدة روبرتسون. القلق للموظفين كان أبدا دعوى قوية الخاص بك. |
| Para için endişelenmek yerine onu ufak ufak harcamalısın. | Open Subtitles | يجب عليك انفاق بعضاً من ذلك المال بدلاً من القلق حوله |
| Para için endişelenmek yerine onu ufak ufak harcamalısın. | Open Subtitles | يجب عليك انفاق بعضاً من ذلك المال بدلاً من القلق حوله |
| En azından bir yıl boyunca endişelenmek zorunda değilsin. | Open Subtitles | الخبر الجيد هو أنك لا يجب عليك القلق حول هذا لسنة |
| Senin hakkında endişelenmek, güneşin tekrar doğup doğmayacağına endişelenmeye benziyor. | Open Subtitles | القلق إزاء عودتك أشبه بالتشكيك في طلوع الشمس |
| Anlıyorum, uzaylılar tarafından her an yok edilebilecekken yer seçimleri hakkında endişelenmek senin için garip olmalı. | Open Subtitles | أدرك أن هذا غريب عليكى القلق بخصوص أدواتِ المائدة فى حين أنه يُمْكِنُ أَنْ يحطمنا الفضائيين، فى اى دقيقة |
| Galiba gelecek için endişelenmek insanın doğasında var. | Open Subtitles | أعتقد أن القلق بشأن المستقبل من طبيعة البشر |
| Yeni bir yere gitmeliyim, kimsenin beni tanımadığı ve kendimden başka kimse için endişelenmek zorunda olmadığım bir yere. | Open Subtitles | أحتاج إلى أذهب إلى مكان جديد حيث لا أحد يعرفني أو يعرف من أكون .. وحيث لا أقلق بشأن أي شخص سوى نفسي |
| Altı çocuğun kayıp ya da ölü olması endişelenmek için iyi bir sebep. | Open Subtitles | ستّة أطفالِ مفقودين أَو مَوتى داعٍ للقلق. |
| Öyleyse endişelenmek için bir iki günümüz daha var. | Open Subtitles | إذاً لدينا يوم أو إثنان قبل أن نحتاج أن نقلق. |
| En iyi olmadığım ortaya çıkarsa ne olacak diye endişelenmek istemiyordum. | Open Subtitles | بدأت بالقلق ماذا يحدث إن ظهر للجميع أنني لم أكن الأفضل؟ لم أرد أن أعيش في قلق |
| Birimiz endişelenmek zorunda! Her şeyden önemlisi bir araba çaldık! | Open Subtitles | على أحدنا أن يقلق بالأضافة لكل هذا , لقد سرقنا سيارة |
| Tamam, ama ben endişelenmek zorundayım. Bunu nasıl yapacaksın? | Open Subtitles | صحيح , لكن يجب ان اقلق بشأنها , لذى مالذي سوف تفعله ؟ |
| Yaptığım tek şey burada oturup endişelenmek oldu. | Open Subtitles | لقد عدت اخيراً وكل ما فعلته هو الجلوس والقلق |
| Kayıp Amerikalılar için endişelenmek onların görevi değil. | Open Subtitles | أنها ليست وظيفتهم أن يقلقوا بشأن أميركيين مفقودين |