| Evet, küçük evlerde işler böyledir, herkes her şeyi duyar. | Open Subtitles | اجل, هذا عيب المنازل الصغيرة كل شخص يسمع كل شىء |
| Bu eski evlerde yaklaşık bir metrelik tesisat boşluğu olur. | Open Subtitles | كل هذه المنازل القديمه لديها مسافات زحف لـمساحة 3 اقدام |
| Dünya iyi, sıradan evlerde yaşayan iyi, sıradan ve küçük insanlarla dolu. | Open Subtitles | العالم مليئ بأناس رائعون عاديون يعيشون في منازل رائعة عادية فوق الأرض |
| Söylesene Frank, ülkenizde sizlerin çamurlu evlerde yaşadığı doğru mu? | Open Subtitles | فرانك أصحيح أنكم أنتم تعيشون في منازل أرضيتها طينية؟ ماذا؟ |
| Şu anda bile o evlerde kalmaktansa böylesi bana daha uygun geliyor. | Open Subtitles | ورغم مأزقنا الراهن، إلّا أنّي أشعر بالراحة أكثر مما شعرتُ في البيوت |
| Bilirsin bazı evlerde herkes nasıl mutludur. | Open Subtitles | حسنا ، انك تعلم لماذا هناك بعض البيوت السعيدة |
| 10 veya 20 yıl içinde, Amerikan çocukların çoğu babalarının olmadığı evlerde doğacaklar. | TED | في غضون عقد او اثنين، معظم الاطفال الاميركيين سيولدون في بيوت من غير أب |
| Aynı yatakta, aynı evlerde aynı depresif sokak ışıklarına uyanıyorlar. | Open Subtitles | يستيقظون من نفس السرير ,نفس المنازل نفس اضاءات الشارع السخيفه |
| Böyle evlerde yaşayan başka arkadaşırımda vardı, onlarda istismar edildiler. | Open Subtitles | حظيت باصدقاء اخر في تلك المنازل ممن تعرضوا للأذى ايضاً |
| Son olarak, evlerimiz var. evlerde iç mimarları kullanıyoruz. | TED | وأخيراً، لدينا المنازل. نحن نستخدم مصممي الديكور الداخلي. |
| evlerde elektriğin yüzde 20'si boşa gidiyor, boşa gidiyor derken, insanların verimsiz ampulleri var demek istemiyorum. | TED | 20 بالمائة من الكهرباء في المنازل تهدر و عندما أقول تهدر، لا أعني بذلك الناس لديها لمبات غير فعالة، قد يكون لديهم |
| Bugün, evlerde, okullarda, şirketlerin fabrikalarında dahi orman yapıyoruz. | TED | نقوم اليوم بإنشاء أحراج في المنازل والمدارس وحتى في المصانع والشركات. |
| Teknik kurulumlarının kilit bir noktası, Boston'daki çeşitli evlerde tavan arasına atılmış yarım mil uzunluğunda bir kabloydu. | TED | مفتاح التقنية الاساسي لهذه التقنية كان يكمن في سلك طوله نصف ميل, والذي أُلقي به عبر اسطح لعدة منازل في بوستن. |
| Karışık aileler var, evlat edinmiş aileler var ayrı evlerde yaşayan çekirdek aileler olduğu gibi aynı evde yaşayan boşanmış aileler var. | TED | لدينا أسرمخلوطة، أسر متبناة، لدينا أسر نووية تعيش في منازل منفصلة وأسر مطلقة تعيش في نفس المنزل. |
| Pekâlâ, istikrarlı bir istihdam bulamıyoruz, çok para kazanmıyoruz ve büyük, süslü evlerde yaşamıyoruz. | TED | حسنًا، نحنُ لا نجد فرص العمل المستقرة، ولا نكسبُ الكثير من المال، ولا نعيش في منازل كبيرة فخمة. |
| Bilirsin bazı evlerde herkes nasıl mutludur. | Open Subtitles | حسنا ، انك تعلم لماذا هناك بعض البيوت السعيدة |
| Eski evlerde olur böyle şeyler. | Open Subtitles | الواحد يجب أن يتوقع ذلك في هذه البيوت القديمة |
| Caddede, ön tarafta bulunan evlerde Yahudiler yaşıyormuş. | Open Subtitles | اليهود سكنوا جميع هذه البيوت المطلة على الشارع |
| Sıradan evlerde oturur sıradan işlerde çalışırlar. | Open Subtitles | و يعيشون فى بيوت عادية و يعملون فى وظائف عادية |
| Çoğu depremde öldü... kalanlarda otoyoldaki... küçük evlerde yaşamaya gitti. | Open Subtitles | الأغلبية ماتوا في الزلزال والناجون رحلوا بعيداً ليسكنوا في بيوت صغيرة على جانب الطريق السريع |
| Parkın karşısında. Bu yüzden birbirine yakın evlerde oturuyoruz. | Open Subtitles | هو في الجهة الأخري من النتزة لهذا اشترينا منزلين متقاربين |
| Dört çocuğuyla birlikte kötü durumda olan evlerde yaşayan anneler var. | TED | أم وحيدة، تسكن في مساكن ذوي الدخل المنخفض مع أطفالها الأربعة. |
| Gerçekten bu tür evlerde yaşayan insanlar varmış. | Open Subtitles | هناك حقاً أُناس يعيشون بمنازل كهذه |
| Arabalarda, evlerde, güzel ve zengin bayanlarla ne kadar zaman harcardı biliyor musunuz? | Open Subtitles | أتعرفين كم عدد الساعات التي قضاها في السيارات والمنازل مع النساء الجميلات الثريات؟ |