Toksisite yükseldikçe, direniş de milyonlarca yıldan fazla süren evrimsel bir silahlanma yarışında gerçekleşir. | TED | بتزايد السمية، تتزايد المقاومة أيضًا، في سباق تسلح تطوري يحدث منذ ملايين السنين. |
Evet, evrimsel bir zorunluluk olarak ailelerimizi ve arkadaşlarımızı önemsemeliyiz. | Open Subtitles | نعم هناك التزام تطوري لسر اهتمامنا بالأهل و الأصدقاء |
Geri kalanlara ne olduğunu önemsememek evrimsel bir zorunluluktur. | Open Subtitles | و هناك التزام تطوري لعدم اهتمامنا بغيرهم |
Bu tip bir seks, evrimsel bir içgüdüdür beyler. | Open Subtitles | الجنس غريزة أساسية ياأفاضل مثال |
Bireylerin, başkalarının hayatlarına önem vermediği evrimsel bir sürecin yan etkilerisiniz. | Open Subtitles | أنت أحد الآثار الجانبية لعملية تطورية قليلاً ما تهتم بحياة الأفراد |
Şu açıdan baksan anlardın çocuklarımızı, kabilemizi, ve arkadaşlarımızı güvende tutmak üzerine kurulu evrimsel bir fedakarlık dürtümüz var. | Open Subtitles | بشكل تفهمه أكثر لدينا حافز تطوري للتضحية لنسلنا لقبيلتنا، لأصدقائنا لنبقهم على ما يرام |
Annenin bebeğe zarar verebilecek zehirli maddelere karşı dikkatli olmasını sağlamak için yaşanan evrimsel bir uyum süreci. | Open Subtitles | انه تكيف تطوري لضمان أن الأم لا تبتلع سموم يمكن أن تضر الطفل |
Evet, elbette senin romantik insan görüşünle bire bir çocuklarımızı, kabilemizi, ve arkadaşlarımızı güvende tutmak üzerine kurulu evrimsel bir fedakarlık dürtümüz var. | Open Subtitles | نعم، حسناً، بالطبع هذا سيتوافق مع رؤيتك الرومانسية للبشرية بشكل تفهمه أكثر لدينا حافز تطوري للتضحية لنسلنا لقبيلتنا، لأصدقائنا |
Herkes ne kadar çok güldüğünü küçümser ve insanlarla güldüğünüzde aslında çok eski evrimsel bir sisteme ulaşmanızı sağlayan bir şey yapıyorsunuz. Bu sistem, memelilerin sosyal bağlılıklarını sürdürmek, duygularını düzenlemek ve kendilerini iyi hissettirmek için geliştirdikleri bir şey. | TED | يقلل الجميع من عدد مرات الضحك، و حين تضحكون مع الناس فأنتم تفعلون شيئا، و هو أنكم تتيحون لأنفسكم الوصول إلى نظام تطوري ضارب في القدم طورته الثدييات من أجل الإبقاء و الحفاظ على الروابط الإجتماعية، وبشكل واضح لتنظيم العواطف، من أجل جعل أنفسنا نشعر بحال أفضل. |
Bunun evrimsel bir sebebi var. | TED | هناك سبب تطوري لهذا |
Gerald korkuların insanların evrimsel bir kusuru olduğuna inanırdı. | Open Subtitles | كما ترى كان لدى (جيرالد) نظرية أن الخوف يعتبر عيب تطوري لدى البشر |
Bu tip bir seks, evrimsel bir içgüdüdür beyler. | Open Subtitles | الجنس غريزة أساسية ياأفاضل مثال |
Yani bu riskten kaçınma davranışı oldukça eski evrimsel bir tepki. | TED | إذاً فهذا السلوك لتجنب الخطر هو استجابة تطورية قديمة جداً. |
Yani, kaşıntının altında gerçekten de evrimsel bir amaç mı yatıyor, yoksa sadece bizi sinir etmek için mi var? | TED | لكن هل هناك حقًا غاية تطورية للحكة، أم أنها موجودة فقط لتزعجنا؟ |
Değişken cilt tonlarımız, Güneş'in yol açtığı evrimsel bir süreçte oluştu. | TED | فقد تشكّلت درجات اللون المختلفة لجلدنا من خلال عملية تطورية مُقادة بواسطة الشمس. |