| Güneş kremi, dudak kremi, böcek kovucu, yazı malzemesi, pul annenin, büyükbabanın ve tabii, bendeniz sadık uşağınızın fotoğrafı. | Open Subtitles | مانع الشمسبلسم للشفاهمضاد الحشرات كتب و طوابع و صور امك و جدك وبالطبع رئيس الخدم الذي تثقي به أنا |
| fotoğrafı yok, arkadaşı yok, işi yok, takıldığı bir yer yok... | Open Subtitles | لا صور , لا أصدقاء , لا وظيفة , لا معارف |
| Eğer orijinal fotoğrafı görebilirsem belki sana daha fazla şey söyleyebilirim. | Open Subtitles | قد أكون قادراً على إخبارك بالمزيد إن إستطعت رؤية الصور الأصلية |
| Polis kanıt olarak elimde bildiri olan bu bulanık fotoğrafı çekti. | TED | ألتقطت الشرطة هذه الصورة المشوشة لي وأنا أحمل المنشورات كدليل ضدي. |
| Şu an yanımda yok ama bu en sevdiği fotoğrafı, yani benim en sevdiğim... Kızılderililerin fotoğrafını çeken bir beyazın fotoğrafını çeken bir kızılderili. | TED | صورته المفضله الصوره المفضله لدي, ولكن ليست متوفره الان هندي احمر يلتقط صوره لأشخاص بيض يلتقطون صور لهنود حمر |
| Kabul etti ama fotoğrafı olmadığı için tam olarak emin olamadım. | Open Subtitles | لقد قبِلت الصداقة، ولكن لايوجد صور لهذا، انا حقاً لستُ متأكداً |
| Tabi sonra fotoğraflara bakınca 9 tane kadar kendi penisinin fotoğrafı vardı. | Open Subtitles | ولكن عندما فتحنا ألبوم صورنا لقد كان هناك حوالى تسع صور لقضيبه |
| Duvarda takdirname yok. Arkadaşlarıyla balık tutarken çekilmiş fotoğrafı yok. | Open Subtitles | ليس هناك ثناء على الجدار، لا صور له وصديقاته الصيد. |
| Birkaç deneme fotoğrafı çek. Sanırım bu bizim Lola adamımız. | Open Subtitles | خذي بعض من الصور التجريبية أعتقد انه هو رجل لولا |
| Anlaşılan evde bunlardan başka resim yok. Aile veya çocuk fotoğrafı bulamadım. | Open Subtitles | تبدو هذه وكأنها الصور الوحيدة بالمنزل لا وجود لصور عائلة أو أطفال |
| O geceden sonra Jack ve Tosh'un başka fotoğrafı yok. | Open Subtitles | لا يوجد المزيد من الصور لجاك وتوش بعد تلك الليلة |
| Ve sonra, ateş ediyor olduğu fotoğrafı değiştirirsiniz. ve bu bir anda zalim ve ulaşılamaz bir hal alır. | TED | وبعد ذلك تقوم بتغيير الصورة التي يطلق عليها, وتصبح فجأة قاتمة نوعا ما, ويمكن أن تصبح أصعب في التصويب. |
| fotoğrafı ve eşgali tüm İngiliz adalarına dağıtılmıştı. | Open Subtitles | وتم توزيع صورته ووصفه في جميع أنحاء الجزر البريطانية. |
| fotoğrafı çektin mi çekmedin mi şeklinde. | TED | عن هذا السؤال. هل ستلتقط تلك الصوره ام لا؟ |
| Bir eylemci olarak şipşak fotoğraf makinesini alıp onun resmini çekerdim, 90 saniye beklerdik ve fotoğrafı ona verirdim. | TED | و كنشطاء حقوقين كنا نأخذ كاميراتنا من نوع بولارويد, و نلتقط صورتها , و بعدها ننتظر لمدة تسعون ثانية , ثم نعطيها الصورة |
| Şimdi size ilk gösterdiğim orman fotoğrafı hakkında ne düşünüyorsunuz? | TED | كيف تشعرون الآن حيال صورة الغابة التي أريتكم إياها أولاً؟ |
| Arka bahçenin dışarı bakan bir fotoğrafı sadece. Tepeleri görebilirsiniz. | Open Subtitles | وكانت كلها صوراً للحديقه الخلفيه تطلُ علي التلال من بعيد |
| Ama o oraya gitmek yerine yaşam destek odasına gitti fotoğrafı çektiği yere ve her şeyi açığa çıkardı. | Open Subtitles | إلا أنه لم يبقى هناك بدلاً من ذلك، ذهب إلى غرفة الدعم، حيث أنه بصورة واحدة فضح كل شيء |
| Tıpkı parmak izleri gibi, bu fotoğrafı gözle karşılaştırmak için kullandı. | Open Subtitles | ومثل بصمات الأصابع، استخدم تلك الصُورة للمُقارنة بين العينين. |
| Olay yerinin bu fotoğrafı hep kafamı kurcalamıştır. | Open Subtitles | هذه الصورةِ مِنْ مشهدِ الجريمةَ أقلقَني دائماً. |
| Eminim ki hepiniz yıllık personel fotoğrafı için gönderdiğim broşürü almışsınızdır. | Open Subtitles | انا متأكدة أن جميعكم حصل على الصورة التذكيرية بالصورة السنوية للموظفين |
| Temizlik yapıyorum. Bu oğlumun odasının bir fotoğrafı değil, onunki daha dağınık. | TED | أُنظّف ، هذه ليست صورةً فعلية لغرفة ابني ؛ غرفته أكثر فوضى. |
| Sonra, kendime yeni bir profil oluşturdum, kendi fotoğrafım yerine sırtında roket olan bir kedi fotoğrafı koydum | TED | لذا، أنشأت حسابًا جديدًا، هذه المرة، بدل صورتي الخاصة، وضعت قطة بحزام طيران. |
| Herhangi birinizde Sae Hee'nin fotoğrafı var mı? | Open Subtitles | هل هناكَ من لديه صورةٌ لـ ساي هي؟ |