| Buna rağmen, evrendeki bütün sezyum 133 atomları tam olarak aynı frekansta salınırlar. | TED | ومع ذلك، كل ذرة سيزيوم 133 في الكون تتأرجح على نفس التردد المحدد |
| Ses ötesi, duyulamayacak kadar yüksek frekansta bir ses titreşimi. | Open Subtitles | الموجات الفوق صوتية هي أصوات عالية التردد لنتمكن من سماعها |
| Bu düşük frekansta davranış için ödül oluyor. | TED | هذا سيصبح المكافأة علي السلوك المنخفض التردد. |
| Mesajların anlaşılabilmesi için belli bir frekansta ve hızda çalınması gerekiyor. | Open Subtitles | لا بد أنها تعمل علي تردد وسرعة معينة كي تصبح واضحة |
| Ne hikmetse bizim taraftaki kurbanlar da bu tarafa ait frekansta titreşiyorlar. | Open Subtitles | بطريقةٌ ما الضحايا في جانبنا جُعلوا أن يتذبذبوا على تردد هذا الكون |
| Saatçinin ne kadar yetenekli olduğunu önemli değil, her sarkaç, kurma mekanizması ve quartz kristalleri az da olsa farklı frekansta salınırlar. | TED | مهما كان صانع الساعة ماهرًا فكل من رقّاص الساعة وآلية الرياح وبلورة الكوارتز يرنّون بتردد مختلف قليلًا |
| Işık, çok yüksek bir frekansta titreşen bir elektrik dalgasıydı. | Open Subtitles | الضوء كان كهرباء تتذبذب علي ترددات عاليه جدا |
| İlk sıradaki ikincil ses, temel frekansta iki kez titreşir. | TED | يهتز الجزئي الأول بضعف وتيرة التردد الأساسي. |
| Sonraki ikincil ses, temel frekansta üç kez titreşir ve böyle devam eder. | TED | والجزئي التالي بثلاث أضعاف التردد الأساسي، وهلم جرًا. |
| Bu bir yardım çağrısıdır. Bu frekansta kimse var mı ? | Open Subtitles | هذه رسالة إستغاثة هل هناك أحد على هذا التردد ؟ |
| Ama çipin hangi frekansta çalıştığını bilmediğim için geniş bir bant kullandım. | Open Subtitles | حسناً ، على أي حال أنا لم أكن متأكداً من التردد الموجود في الرقاقة ، لذا فأنا قد غطيت مساحة أكبر |
| frekansta saklanan ikinci bir video sinyali buldum. | Open Subtitles | وجدت أن هناك تغذية لتسجيل فيديو مخفي في التردد. |
| - Ar-Ge bölümümüz yaptı. Yüksek frekansta sinyal gönderip gelen yanıtın süresine göre ortamın haritasını çıkarıyor. | Open Subtitles | لقد جعلت دائرة التطوير و البحث تعمل عليها ترسل نبضة عالية التردد تسجل وقت الرد |
| Bu, yoğun frekansta çalan sesi gösteriyor. | TED | يُظهر هذا الصوت أثناء عمله في نفس تردد الموجات. |
| Uyumlu bir sekilde titresen atomlar olurdu, tek bir renkte isik cikaran, tek frekansta. | TED | لكانت كل الذرات تخفق في وحدة، لتعطي ضوءا ذا لون واحد، تردد واحد. |
| Elimi bu arabanın kapısının içinden geçiremememin tek sebebi, kapının atomları ile elimin atomlarının, karşılıklı etkileşimdeki bir frekansta olmasıdır. | Open Subtitles | السبب الوحيد الذي يمنعني من أن أضع يدي على باب السيارة هذه لأن ذرات الباب وذراتي تعملان على تردد تفاعلي بشكل متبادل |
| Kendimi Seth'in maddi varlıklarından arındırdım. Aşırı derecede Cohensiz frekansta titreşiyorum. | Open Subtitles | تخلصت من ممتلكات سيث وأتذبذب في تردد خالي من كوهين. |
| Jones aynı frekansta titreşmeleri için iki evreni de akort ediyor. | Open Subtitles | جونز" يحاول ضبط إيقاع كلا الكونين" كي يهتزوا على تردد مشترك |
| Ve varsayalım her bir araba kesin bir frekansta titreşen birer foton olsun. | Open Subtitles | و دعونا نقول أن كل سيارة تمثل ضويء مُتَأَرْجَحَ في تردد معيّن. |
| Eğer makinenin amacı odayı bir frekansta yankılatmaksa, bunu ben yapabilirim. | Open Subtitles | الآلة تخلق صدى صوت يتردد بتردد معين، ويمكنني صنع مثله |
| Düşük menzildeki sonik dalgaları patlama şeklinde yayıyor bu dalgalar akciğer dokusu titreşimleriyle aynı frekansta | Open Subtitles | إنه يصدر ضربات مباشرة بمدى قصير من الموجات الصوتية التي تهتز بتردد يضاهي أنسجة الرئة |
| Bu kontrol tesisi ricayı pekçok frekansta iletebilir, Tok'ra'nın kullandıkları dahil. | Open Subtitles | وسيلة الإتصال هذه يمكنها بث الطلب على عدة ترددات بما فيهم الطلبات الخاصة بالتوكرا |
| dediğine göre bu prototip ultra yüksek frekansta olağanüstü aktiviteleri algılayabiliyormuş. | Open Subtitles | قال بأنه طُوّر كنوع من نموذج لمعالجة مستويات التذبذب العالي جداً نشاط حسي ضمن 10 إنش |