| Tamam Rizzo, renklerin seni götürdüğü yere git. | Open Subtitles | حسناً يا ريزو, فقط إذهب حيث تأخذك الألون |
| Geçen gün şehir merkezine götürdüğü şu büyük çanta. | Open Subtitles | تلك الحقيبة الكبيرة التي أخذتها الى البلدة في ذلك اليوم - أجل؟ |
| Emmy'nin beni götürdüğü süprüntü mağazasında bundan on sente trilyon tane alabilirsin. | Open Subtitles | يمكنك ان تحصل على ترليون منه في ذلك المتجر التي أخذتني إليه إيمي |
| Ve gerçekten söylemek istediğim ilk sefer beni baleye götürdüğü akşamdı. | Open Subtitles | المره الأولى التي شعرت اني اريد قولها هي الليله التي أخذني إلى الباليه |
| Bu durum özellikle kardeşim Nadia'nın... Venedik'li bir şairin partisine götürdüğü günden beri arttı. | Open Subtitles | خاصَة منذ تلك الليلة الَتي أخذتنا فيها أختي نادية إلى حفلة |
| Bir anda canın babalık yapmak mı istedi? Nasıl bir baba, oğlunu oyun oynamaya götürdüğü bir evde havuzda yabancının tekiyle bir başına bırakır? | Open Subtitles | أي نوع من الآباء الذي يصطحب إبنه لموعد للعب ، و يتركه مع غريباً في المسبح ؟ |
| Gallagher'ın böyle şeyler için insanları götürdüğü bir yeri olduğunu düşünüyorsun. | Open Subtitles | هل تظن أن جالاجير لديه مكان يأخذ إليه الناس للتعذيب؟ |
| Dostumuz bayraklardan bir şey öğrendiysem o da rüzgarın götürdüğü yere gitmektir. | Open Subtitles | اذا علمتنى الأعلام شيئا ما، يا اصدقاء فهو ان اذهب الى حيث تأخذك الرياح |
| Hayatın seni götürdüğü yere gitmeyi seviyorsun ve hayat seni bana getirdiği için çok minnettarım çünkü biliyorum ki gelecek bize ne getirirse getirsin birbirimize sahip olacağız. | Open Subtitles | تحب أن تذهب حيثما تأخذك الحياة، وأنا شاكرة للغاية أن الحياة أحضرتك لي، لأنني أعرف أنه مهما كان ما يحمله المستقبل لنا، |
| Anın seni götürdüğü yere gitmen gerekir. | Open Subtitles | من المفترض ان تذهبي حيث تأخذك اللحظة |
| Polislerin götürdüğü kız bir şey görmüş olmalı. | Open Subtitles | من هذه الفتاة التى أخذتها الشرطة |
| O da, Bayan Shila Webb'in onarım için saatçiye götürdüğü 'Rosemary' saatini çantasından çalmış olmanız. | Open Subtitles | ساعة "روزماري" التي سرقتها من حقيبة الآنسة "شيلا ويب" حين أخذتها لمصلح المجوهرات ليصلحها، أليس كذلك؟ |
| Kız arkadaşının götürdüğü cipte kaldı. | Open Subtitles | إنه في السيارة التي أخذتها صديقتك |
| Rob'un beni götürdüğü bir gezintide indirdim. | Open Subtitles | سواغ لقد حصلت عليه من السيارة التي أخذتني |
| Beni babasının teknesine götürdüğü zamanı hatırlıyorum. | Open Subtitles | أتذكر عندما أخذتني من على القارب الدها. |
| Ve Ryan'ın beni favori lokantasına götürdüğü gün. | Open Subtitles | وهو اليوم الذي أخذني في رايان لمطعمه الإيطالي المفضل |
| Benim talimatlarımı uygulayın ve ben de sizi beni götürdüğü yere götüreyim. | Open Subtitles | اتبع تعليماتي وسوف أدلّكَ على المكان الذي أخذني إليه |
| Bayan Elsa'nın bizi Dandy Mott'a götürdüğü doğrudur. | Open Subtitles | أجل, قد أخذتنا إلسا لمنزل داندي |
| Rahibe Mary'nin bizi nöbetçinin evine götürdüğü zamanı hatırlıyor musun? | Open Subtitles | هل تذكر الوقت الذي أخذتنا به الأخت (ماري) إلى منزل الحارس |
| Baksana, Henry Youngman'nin eskiden metreslerini götürdüğü Catskills'deki bir resort için kupon aldım. | Open Subtitles | مثلا, لقد إشتريت مجموعة كوبونات لتدليك الأزواج "في منتجع في "كاتسكيلز" حيث إعتاد "هنري يانجمان (ممثل كوميدي) أن يصطحب عشيقاته |
| Geceleri limandan aldığı erkek çocuklarını götürdüğü gizli bir ofisi olduğunu söylüyorlar. | Open Subtitles | . يقولونأنلديهمكتبـاًسـرياً... يأخذ إليه الأولاد الذين يلتقطهم ... |
| Bizi bir yere götürdüğü yok! | Open Subtitles | ! إنه يقودنا الى لا شيء |
| Beni götürdüğü yerleri ve aldığı hediyeleri biliyorum. | Open Subtitles | أعلمُ بشأنِ فخامة الأماكنَ التي إصطحبني لها والهدايا التي إبتاعها لي |
| Babamın bizi balık tutmaya götürdüğü göle git. | Open Subtitles | اذهبي للبحيرة التي اعتاد والدنا أخذنا إليها للصيد، أتذكرين؟ |