| Tehlikeli olmanın hisleri, hep bir tehdit altında, güvensiz hissetmenin duygusu. | Open Subtitles | شعور كونك لست بأمان ، الشعور بغير الأمان مستمر تحت التهديد |
| Zayıf hissettiğimde güçlüymüş gibi yaptım, güvensiz hissettiğimde kendimden emin gibi ve canım yandığında da kuvvetli gibi. | TED | تظاهرتُ لأكون الرجل القوي عندما شعرتُ بالضعف، بالثقة عندما شعرتُ بعدم الأمان وبالقسوة عندما كنتُ أتألم في الحقيقة. |
| Amerika'da, bizim eskimiş, kirli ve güvensiz enerji sistemimiz her koşulda 2050 gibi değiştirilecek. | TED | لابد أن يُستبدل نظام الطاقة العتيق و الملوث و الغير آمن في أمريكا .بحلول عام 2050 على أية حال |
| güvensiz bir çalışma ortamına sahip olmak kârlıdır. | TED | إنه مربح إذا كان لديك عمل غير آمن للبيئة |
| güvensiz bir çevre yarattığı için üniversiteye grup davası açıyoruz. | Open Subtitles | سنرفع دعوى قضائية جماعية على الجامعة لإختلاق بيئة غير آمنة |
| Cam gelip mutfağımı düzenleyince de kendimi güvensiz ve saldırıya uğramış gibi hissettim. | Open Subtitles | لذا عندما اتى كام و نظم مطبخي شعرت بعدم الامان و انفجرت غضبا |
| Aydınlanarak hiçbirşey küçülmez... ve diğer insanlar senin yanında kendisini güvensiz hissetmez. | Open Subtitles | ليس هناك شيء روحي في التقلص حتى لا يشعر الناس بالأمان معك |
| Önce sadece gayri menkul piyasasını izleme niyetiyle başladı, ama sonra... ben kendimi güvensiz hissedip saçma bir arayış içine girdim. | Open Subtitles | فى باديء الأمر كان يراقب سوق العقارات ثم شعرت بعدم الأمان و كنت أبحث عن المتعة |
| Şunu anladım ki söylemlerinin arkasında duran, ve taviz vermeyen bir insan, kendini kolayca güvensiz, anlayışsız insanların hedefi haline getirebiliyor. | Open Subtitles | ولقد أدركت تماما أن الشخص الذى يدافع عن ما أدافع أنا عنه ناشط ناشط شاذ يجعل من نفسه هدفا لشخص ما يشعر بعدم الأمان |
| Bu sanki seni güvensiz hissettiriyor ve sen de sahiplenici, kiskanç biri haline geliyorsun. | Open Subtitles | يبدو أنه يشعرك بعدم الأمان ثم تصبح متملِّك, غيور |
| Çocuklar güvensiz addedildikleri için evden alınır ve belli bir süre için devlet himayesinde olur. | TED | إما سيُعتبر الأطفال في وضع غير آمن وسيُؤخذون من المنزل، ويوضعون في كفالة الدولة لفترة محددة من الزمن، |
| Çünkü kimse güvensiz bir toplulukta, egzersiz yapamadıkları yaşamı seçmedi. | TED | لأنه لا أحد يختار أن يعيش في مجتمع غير آمن حيث لا يمكنهم التمرّن. |
| Bu kadınlarla çıkmaya başladığımdan beri, Çok güvensiz olmaya başladı. | Open Subtitles | مُنذُ أن بَدأتُ مواعيدي مع تلك النساء ، أصبح غير آمن جداً |
| Ve sonuç olarak, yalnızca Hindistan'da, yapılan iğnelerin %62'si güvensiz. | TED | وفي الحقيقة في الهند وحدها، 62 في المائة من كل الحقن التي تُحقن ليست آمنة. |
| Caddeleriniz hastalıklı ahlaksız kadınlar, açgözlü yankesiciler, fırsat kollayan esrarkeşler tarafından güvensiz yerler haline dönüştürüldü. | Open Subtitles | شوارعكم اصبحت غير آمنة بلا حياء، عاهرات معتلة النشالون المغتصبون وخبث مدخنوا الأفيون |
| Bütün havayolları en azından bir kez düşmüş. Bu onların güvensiz olduğu anlamına gelmez. | Open Subtitles | كل شركات الطيران تتعرض للحوادث بين وقت والآخر،هذا لا يعني بأنها ليست آمنة |
| Saf ve güvensiz biri. | Open Subtitles | هو فقط شخص يعاني من السذاجه و عدم الامان |
| O rujun gösterişten fazlası olduğunu biliyorum, ve erkeklerin süper güvensiz olduğunu, ve terörist denen kişilerin doğuştan öyle olmadıklarını, o hale getirildiklerini biliyorum. | TED | وأعلم أن أحمر الشفاه يعني أكثر مما يظهر وأن الفتيان لا يشعرون أبدًا بالأمان وأن من يُدعون بالإرهابيين قد صُنعوا , ولم يولدوا كذلك |
| Büyük olasılıkla, kafası karışık, tereddütlü, kendine güvensiz gibi şeyler içermeyecektir. | Open Subtitles | , انها ربما لم تتضمن , مشوش التفكير , متردد . فاقد للثقة بالنفس |
| Ve gerçekte, ne çıksa beğenirsiniz, dünyadaki aç bölgeler, aynı zamanda dünyanın oldukça güvensiz bölgeleri. | TED | وفي الحقيقية .. وهذا ليس من باب المصادفة ان تكون المنطقة التي تحوي الجياع هي نفسها المناطق الغير مستقرة ومتوترة |
| Bakın, "Yarının Kıyısında" filmi iptal edildiğinden beri kendimi çok güvensiz hissediyorum. | Open Subtitles | حسناً, ما أزال أشعر بأني متزعزعة منذ إلغاء مسلسلي. |
| "Kendine gerçekten güvensiz bir kız bul ve onun üstünde pratik yap." | Open Subtitles | جد فتاه غير واثقه من نفسها وتدرب عليها |
| Beni sinirli ve güvensiz biri gibi gösterdiğini söylerdi. | Open Subtitles | قالت أنها تجعلني أبدو عصبي و غير مستقر. |
| Ve sonra fark ettim ki çılgınca ve güvensiz bir şekilde konuşuyormuşum. | Open Subtitles | ثم وقع الحادث لي كنت أفكر بجنون و غير واثقة |
| Oksijenin yakıcı olduğu gibi işsiz gençlerin güvensiz olduğuna inanırız. | TED | نحن نعتقد بأن دور الأوكسجين في النار كدور الشباب العاطل في انعدام الأمن |
| Bu, güvensiz bölgede yüksek riskli bir gizli görev. | Open Subtitles | هذه عمليّة سريّة فائقة الخطورة بمنطقة غير مستقرّة |
| Buraya gelince güvensiz olduğuna karar verdim. | Open Subtitles | - أتيت إلى هنا و وجدت أن الأمر غير مضمون. |
| Kararsız ve güvensiz bir dünyada Amerika güçlü olmalı. | Open Subtitles | لنتجنب الوقوع فى الخطأ فى عالم مضطرب و غير امن لابد أن تكون أمريكا قوية |