| Simbiyotik güzelliğe sahip bir sistem. Ama o yaşIı insanlar bunu unutmuş. | Open Subtitles | نظام من الجمال و تكافلية، وعلي ما يبدو فقدت بسبب هؤلاء المسنين |
| Masumiyete bakın. Bundaki güzelliğe bakın. | TED | انظروا الى البراءة .. انظروا الى الجمال |
| Bu güzelliğe rağmen Saminu bulduğu ilk fırsatta orayı terk edeceğini biliyordu. | TED | سامينو يعرف بأنه وعلى الرغم من هذا الجمال سيغادر عند أول فرصة يحصل عليها. |
| Her taraf için de güzelliğe doğru bir adım büyük risk içerir. | TED | و لكلانا الخطوة الأولى تجاه الجمال تتضمن مخاطرة كبيرة |
| Bunları birleştirdiğimizde, bütün bu çalışmalar beynin görüntü ile zevki birleştirerek güzelliğe otomatik olarak tepki verdiğini gösteriyor. | TED | تقترح هذه الدراسات معا أن دماغنا تلقائيا يستجيب للجمال من خلال ربط الرؤية والمتعة. |
| Ve Dove, güzelliğe karşı tavırlar konulu küresel raporu için gerçekten 10 farklı ülkeden binlerce kadınla anket yaptı. | TED | والتقرير العالمي لدوف حول السلوك المرتبط بالجمال قام في الواقع بإجراء مسحٍ مع آلاف النساء في 10 دولٍ مختلفة. |
| Eğlence ve oyunun yanı sıra, çocuklar tasarımlarında güzelliğe de önem veriyor. | TED | بالإضافة إلى المرح واللعب، يقدّر الأطفال الجمال في تصاميمهم. |
| Şaşırtıcı bir şekilde, bizler farkında olmadan tamamen güzelliğe kitlenmişken, güzellik de bizler ile bağ kurar. | TED | المذهل، أنه بينما نحن جميعنا ننجذب إلى الجمال، بدون وعي منا، الجمال كذلك ينجذب لنا. |
| Bir diğer grup, aynı şekilde beynin zevk merkezlerinde güzelliğe verilen otomatik tepkileri gözlemledi. | TED | وبالمثل وجدت مجموعة أخرى الردود التلقائية على الجمال ضمن مراكز المتعة لدينا. |
| Kadehimi... güzelliğe ve gerçeğe,hiçbir şey ama güzel olana,kaldırıyorum. | Open Subtitles | نخب الجمال و الحقيقة التى هى أى شئ ما عدا أن يكون جميلاً |
| güzelliğe yakın olmanın, kendini daha çekici kıldığına inanan tanıdığım tek kişiydi. | Open Subtitles | هي الوحيدة من مَن أعرفهم تفكر في الجمال بهذا الشكل و تفكر في أنه يجعلها أكثر جاذبية |
| güzelliğe ait her şey programlanmış. TV, dergiler, filmler. | Open Subtitles | كل ما تعرفه عن الجمال هو التلفاز، المجلات، الأفلام |
| güzelliğe mi ilgilisin yoksa onun tasvir ettiklerine mi? | Open Subtitles | هل انت مهتم في الجمال أم مجرّد التمثيل فقط؟ |
| Ekselanslarım, ben güzelliğe taparım. Bundan bir zarar gelmez, değil mi? | Open Subtitles | جلالتك، أنا أقدس الجمال فحسب ما الخطأ فى ذلك؟ |
| güzelliğe dayanabilirsin ama cazibeye karşı koyamazsın. | Open Subtitles | يمكنك مقاومه الجمال لكنك لا تستطيع مقاومه الجاذبيه |
| Henüz meyve vermemesine rağmen, böylesi bir güzelliğe sahip. | Open Subtitles | , شجرة في غاية الجمال بالرغم من انها لا تثمر |
| Ben buna inanmayı reddediyorum. Senin güzelliğe açılan pencerem olduğunu yazdığımda bunu içimden gelerek yazmıştım. | Open Subtitles | اننى ارفض ان اصدق هذا عندما كتبت انك كنت نافذتى على الجمال |
| Gerçek güzelliğe de böyle ulaşılır. Daha az olan daha fazladır. | Open Subtitles | هذا بسيط جداً عندما تحصل على الجمال الحقيقي |
| Eminim becerikli olduğun tek şey bu değildir, tanrıçaları bile... kıskançlıktan çatlatacak güzelliğe sahip tatlı kız. | Open Subtitles | انا متأكد من ان ليست الشيء الوحيد الذي كنت في متناولها الجمال الذي يجعل حتى الالهه معرضه الى الحسد |
| - Toplumumuz güzelliğe değer biçer, yozlaşan kültürlerde çok görülür. | Open Subtitles | مجتمعنا يعطي أولوية للجمال مشابها للمجتمعات المتدنية |
| güzelliğe olan bu takıntım çok ufakken başladı. | Open Subtitles | بالنسبة إلىّ ، هذا الافتتان بالجمال بدأ منذ سن مبكر جداً |
| Şu güzelliğe bak! | Open Subtitles | أنظر ، يا لجماله |