| Eve çok geç saatte geldiği için ona kızmayacak mısın? | Open Subtitles | ألن تعاتبها لقدومها إلى المنزل في وقت متأخر جدًا ؟ |
| Ben uzun yoldan gideceğim. Aynı zamanda, tek bayan, yalnız başına, geç saatte... | Open Subtitles | أنا سَآخذُ الطريقَ الحلزونيَ بالإضافة لا أربد أن تمشى لوحدك في وقت متأخر |
| Peki, earl sen bu geç saatte buralarda ne yapıyorsun, seni küçük yaramaz? | Open Subtitles | حسننا ويل ما الذي كنت تفعله بالأعلى في هذا الوقت المتأخر جدا يارفيقي |
| Bu geç saatte geldiğine göre, kötü haberle dolu olmalısın. | Open Subtitles | في هذا الوقت المتأخر لا بد أنك تحمل أنباءاً محزنة. |
| Belki de çok geç saatte olduysa bugünün gazetesinde yazmaz. | Open Subtitles | ربما كان الوقت متأخراً ولن نجد شيئاً في صحف اليوم |
| Hidrojen bombası tasarlıyorlardı. Ama bir gece, geç saatte birisi sonunda bir bomba çizdi. | TED | إنهم يصممون قنابل هيدروجينية. إلا أن أحدهم في المدونة متأخرا في أحد الليالي، رسم أخيرا قنبلة |
| Bu akşam geç saatte de olsa üniversite konusunu konuşmayı umuyordum. | Open Subtitles | كنت آمل أن نؤجل الكلام عن الكلية لوقت متأخر الليلة |
| Sizi bu geç saatte uyandırmadığımı umarım. | Open Subtitles | أتمنى بأنني لم أقم بأيقاضك .في هذه الساعة المتأخرة |
| Ayrıca gece geç saatte o kadar uzun mesafeyi arabayla yapmanı istemiyorum. | Open Subtitles | كما أنني لا أريدك أن تقودي في وقت متأخر على هذا البعد |
| Aslında, iş arkadaşlarımdan biri... geç saatte çıktı ve sonra ortadan kayboldu. | Open Subtitles | في الحقيقة احدى زميلاتي في العمل انتهت في وقت متأخر ثم اختفت |
| Haftada üç kez, bu kadar geç saatte kiminle görüşüyor? | Open Subtitles | إنه في وقت متأخر ثلاثة أيام في الأسبوع. بمن يجتمع؟ |
| Merak ettim de, o kadar geç saatte niye onun evindeydin? | Open Subtitles | نتساءل فقط لماذا كنت في منزله في وقت متأخر من الليل |
| Ailen bu kadar geç saatte burada olduğunu biliyor mu Hunter? | Open Subtitles | أيعرف والديكِ أنكِ هنا لهذا الوقت المتأخر ؟ |
| Hayır, sadece... Bu kadar geç saatte kimseyi beklemiyordum. | Open Subtitles | كلا كنت لم أتوقع رؤيتك بهذا الوقت المتأخر |
| Uçakların gerçekten bu kadar geç saatte kalkacaklarını düşünmüyorsun, değil mi? | Open Subtitles | هل تعتقد أن الطائرات تقلع فى ذلك الوقت المتأخر ؟ |
| Yiğit Banquo geç saatte yürüyüşe çıktı. | Open Subtitles | قسماً بمريم كان ميتاً بانكو الشجاع خرج متأخراً فى الليل |
| Dün gece yaşlı bir adam geç saatte eve gelen oğlunu vurdu. | Open Subtitles | البارحة، قتل رجل كهل ابنه عندما عاد متأخراً للبيت |
| Benden kaçtı, sonra kendi bana geldi. Gece geç saatte odama geldi. | Open Subtitles | اولا, تحاشانى, ثم اقحم نفسه علىّ, وحضر الى غرفتى متأخرا ليلا |
| O garip sesi duyduğumda, geç saatte TV seyrediyordum. | Open Subtitles | . . كنت متيقظاً لوقت متأخر أشاهد التلفاز |
| Bu geç saatte yalnız başına nereden geliyorsun? | Open Subtitles | ما الذي يبقيك لوحدك في الخارج حتى هذه الساعة المتأخرة ؟ |
| Sana bunu söylemek istemezdim anne ama bazen çok geç saatte dışarı çıkıyor ve bazen eve bile dönmüyorum. | Open Subtitles | يؤسفني أن أخبرك يا أمي لكني أسهر متأخرًا جدًا أحيانًا وأحيانًا لا أعود للبيت أصلًا |
| Bu kadar geç saatte aradığım için özür dilerim ama yarın sabah seninle görüşmem gerekiyor. | Open Subtitles | أسفة على الإتصال بوقت متأخر لكن من الضروري أن أجتمع معكِ في الصباح |
| Bir kez de gece geç saatte hava durumunu sunduğu yayın istasyonunda yaptık. | Open Subtitles | ومرة فى ساعة متأخرة من الليل في المحطةِ التى كانت تَعمَلُ فيها. |
| Bu kadar geç saatte yolu arabalarla paylaşmaya pek alışık değilim de. | Open Subtitles | لم أعتد على رؤية السيّارات على هذا الطريق في هذا الوقت المتأخّر. |
| geç saatte toplantım var. Herhalde yediye kadar uzar. | Open Subtitles | لدى اجتماع فى وقتٍ متأخر ربما سيدوم للساعة السابعة تقريباً. |
| O gece bahsetmeyi unuttuğum diğer sevdiğim şeyler. Ben mesela geç saatte yemek yemeyi severim. | Open Subtitles | حقائق أخرى قد أكون أغفلتُها تلك الليلة أنّي مثلاً أحبّ تناول الطعام في وقتٍ متأخّر. |
| - Belki gece geç saatte. | Open Subtitles | ربما اتصلت بك متاخرا الليله |
| geç saatte rahatsız ettiğim için üzgünüm. | Open Subtitles | آسف على إزعاجك في مثل هذه الساعة المتأخرة لقد.. |