| Gödel'in rasyonalizmin limitlerini zorlamak suretiyle deliliğe sürüklediği kendisini buraya Gelmek zorunda bırakması ne kadar da ironik... | Open Subtitles | ما يدعو للسخرية، أن "غودل" الذي دفعه للجنون تعدّي حدود العقلانية، يجب أن يأتي هنا للتعافي. | 
| Gelmek zorunda oldugunu biliyorum, ama buradasin iste. | Open Subtitles | أعرف أنه يتوجب عليك أن تأتي لهنا و لكن بما أنك هنا ماذا تريد ؟ | 
| Ama teşekkür etmek için Gelmek zorunda değildin. Nezaketen bir gereklilik değil. | Open Subtitles | لكن، لم يكن عليك المجيء لشكري فلم تكن مضطراً لذلك | 
| - Ahbap, Gelmek zorunda değilsin. - Evet, zorundayım. | Open Subtitles | يا صـاح، لست مضطرًا للمجيـئ - بلـى، مضطر لذلك - | 
| Gelmek zorunda değildin, baba. Araba kiralayabilirdim. | Open Subtitles | - لم يكن عليك الحضور ابي كان بامكاني ان استقل سيارة | 
| Umarım bu akşam Gelmek zorunda kalmazsın. | Open Subtitles | أتمنّى بأنّ لن يكون عليكِ المجيء اللّيلة. | 
| Birkaç insan istemeyerek cenazene Gelmek zorunda hissederdi. | Open Subtitles | و الأشخاص القليلون الذين يشعرون بأنهم مجبرون للذهاب للجنازة سيكونون منزعجين غالباً | 
| Bizimle Gelmek zorunda değilsin, Angel May. | Open Subtitles | لا يتوجب عليك المجىء أيها الملاك | 
| Lütfen, Gelmek zorunda değilsin. | Open Subtitles | أرجوك، لست مضطرا للمجيء | 
| Bütün bunlar bizimle Gelmek zorunda. | Open Subtitles | كل هذا يجب أن يأتي معنا | 
| Hayır, Gelmek zorunda. | Open Subtitles | لا، يجب أن يأتي | 
| Her gün Gelmek zorunda mısın? | Open Subtitles | أيجب عليك أن تأتي الى هنا كل يوم؟ | 
| Sana demiştim, benimle Gelmek zorunda değildin. | Open Subtitles | أخبرتك بأنه ليس عليك أن تأتي معي | 
| Bütün bu yolu özür dilemek için Gelmek zorunda değildin. | Open Subtitles | -ماكان ينبغي عليك المجيء هذه المسافة لكي تعتذر | 
| Gelmek zorunda değildin. Sen olmadan da halledebilirdim. | Open Subtitles | لم يكن عليك المجيء أستطيع فعل هذا بدونك | 
| ..ama merak etme Gelmek zorunda değilsin. | Open Subtitles | لا تقلق ليس عليك الحضور إلى العشاء | 
| Her gün Gelmek zorunda hissetme. Sınavlarına çalışmalısın. | Open Subtitles | ليس عليكِ المجيء كل يوم يجب أن تدرسي لأجل إمتحاناتك | 
| Birkaç insan istemeyerek cenazene Gelmek zorunda hissederdi. | Open Subtitles | و الأشخاص القليلون الذين يشعرون بأنهم مجبرون للذهاب للجنازة سيكونون منزعجين غالباً | 
| Bizimle Gelmek zorunda değilsin, Angel May. | Open Subtitles | لا يتوجب عليك المجىء أيها الملاك | 
| Lütfen, Gelmek zorunda değilsin. | Open Subtitles | أرجوك، لست مضطرا للمجيء | 
| Böylece her hafta bankaya Gelmek zorunda kalmazsın. | Open Subtitles | بهذه الطريقة،لا يتوجب عليك القدوم إلى هنا كل أسبوع | 
| Geçen gün Lilly'e yemek yedirip yatırmak için Gelmek zorunda kaldım. | Open Subtitles | كان علي القدوم بذلك اليوم لجعل ليلي تأكل وآوي بها الى الفراش | 
| Martha Graham dans okulundaki işe alınırsam Gelmek zorunda kalmayabilirim. | Open Subtitles | لن أحتاج لزيارتك إن حصلت على هذا العمل في شركة (مارثا جراهام) للرقص | 
| Gelmek zorunda mıyım? | Open Subtitles | هل عليا القدوم للحصول عليهم ؟ | 
| Gelmek zorunda olmadığını söylemiştim. | Open Subtitles | نعم, أخبرتكِ لم يكن عليكِ القدوم | 
| Fakat kocasına bunun kralın fermanı olduğu, ona Gelmek zorunda olduklarını söyledi. | Open Subtitles | ولكنها قالت إنه بقانون الملك الجديد أخبرها أنه عليه المجيء |