| Kremasyon oranlarının artması ve dinsel ilişkinin azalmasıyla geçen yüz yıl boyunca seyreltilmiş ayin görüşünü geri getirmek istiyoruz. | TED | نريد إعادة بعث مفهوم الطقوس التي تمّ طمسها على مدى مئات السنين الماضية بارتفاع تكاليف الحرق ونقص الوازع الديني. |
| Onları hizada tutabilecek tek kişiyi, kıyamet kopmadan geri getirmek için. | Open Subtitles | اعادة الشخص الوحيد الذي ابقاهم على الخط قبل ان تعم الفوضى |
| Onu aldılar, ve biz onu geri getirmek zorundayız. | Open Subtitles | لقد أمسكوا به و علينا إعادته أنا ادين له بهذا |
| O cam göz görünüşünü geri getirmek için mükemmel bir zaman. | TED | هذا هو الوقت المثالي لإعادة نظرة العين الزجاجية تلك. |
| Yani, ister cadı çalışmalarda geri getirmek yok. | Open Subtitles | أعني ، أنت لا تريد أن تعيد محاكم الساحرات |
| Bu çocukluk ritüelini geri getirmek için dışarı çıkmalısınız ve bir bölümde, bir çiçeğin fotoğrafını çekip sonra onu etiketlemelisiniz. | TED | لذلك عند استعادة تقليد الطفولة هذا، تحتاجون للخروج وفي فصل ما، تلتطقون صورة لزهرة ثم وسمها. |
| Cihazı P9X-391'e geri getirmek işe yaramalıydı. | Open Subtitles | إعادة الجهاز للكوكب كان كفيلا بحل المشكلة |
| Öyle demek istememiştim, sadece bana ait birkaç şeyi geri getirmek için aramış. Hepsi bu. | Open Subtitles | لم أقصد هذا, انها تحاول فقط إعادة علاقتنا هذا كل شىء |
| Ben ancak dizileri geri getirmek için dilekçe imzalarım. | Open Subtitles | العريضة الوحيدة التي أوقعها هي إعادة المسرح الهزلي شكراً لك |
| Adalet ölüyü geri getirmek değildir, beyaz adam. | Open Subtitles | العدالة ليست بشأن اعادة الموتي أيها الرجل الأبيض |
| Herkes kadar Ford'u ben de geri getirmek istiyorum, ama cildimi gördünüz mü? | Open Subtitles | ماذا؟ أريد اعادة فورد أيضا. أترون لون بشرتى؟ |
| Biz kutuyu alıp geri getirmek için gönderildik. Yani, kutuyu alıyoruz ve geri getiriyoruz. | Open Subtitles | أرسلنا لتسلم الصندوق إعادته لذا فنحن نتسلمه وسنعيده |
| Birçok şey değişti ve Rick'i özledin, biliyorum ama onu geri getirmek işleri düzeltmeyecek. | Open Subtitles | أعرف أن الأمور قد تغيرت كثيرا، وأنا أعلم أنك تفوت ريك، ولكن إعادته لن يجعل الأمور أفضل. |
| Deniz Feneri, o insanları geri getirmek için bir şans olabilir. | Open Subtitles | . الفنار يمكن أن يكون فرصتنا لإعادة أولئك الناس |
| Onlara de ki oğullarını geri getirmek için... her şeyimi verirdim. | Open Subtitles | أخبرهم انني أود ان افعل أي شئ أي شي ، لإعادة إبنهم |
| Neyse ki Beyaz Cadı'yı geri getirmek elinizde değil. | Open Subtitles | إذن من حسن الحظ أنك لا يمكنك أن تعيد الساحرة |
| Yani onu yazıp kopyalayabiliriz ve verilerimizi geri getirmek istediğimizde, onu sadece dizeriz. | TED | فنكتبها ويمكننا تخزينها، وعندما نرغب في استعادة بياناتنا فإننا نتعقبها فحسب. |
| Çektiğimiz görüntüleri geri getirmek ve Rusi'nin resifinin niye öldüğüne bakmaktı. | Open Subtitles | نعيد الصور للعلماء للداخل ولماذا شعبة روسي المرجانية كانت تموت |
| John, adayı kurtarmanın tek yolu, giden arkadaşlarını geri getirmek. | Open Subtitles | الوسيلة الوحيدة لإنقاذ الجزيرة هي بإعادة قومك إلى هنا |
| Garip ama, onu geri getirmek için şu anda... hayatımı verebilirim. | Open Subtitles | الأمر الغريب أننى أتمنى أن أضحى بحياتى كى أعيده ثانية |
| Chuck'ın annesini geri getirmek ve Volkoff'un organizasyonunu çökertmek için var gücümle çalışacağım. | Open Subtitles | "للمساعده فى إرجاع والده "تشك والقضاء على "فولكوف" ومنظمته |
| Seni uyarıyorum, anılarını geri getirmek kolay olmayacak. | Open Subtitles | الآن، أريد أن أحذرك استرجاع ذكرياتك لن يكون سهلا |
| Onu geri getirmek epey bir zor olacak. | Open Subtitles | يمكنني القول أنه بات من الصعب إعادتها إلى السيارة |
| Hafıza kelimelerle ya da görüntülerle yerine gelebilir ama geri getirmek için en iyi araç duyulardır. | Open Subtitles | يُمكن إستعادة الذاكرة بواسطة كلمة أو صُورة، لكن أفضل أداة لإستخراج واحدة... هي الحواس... |
| Sizin işiniz onu geri getirmek, ki biz de işimize bakalım. | Open Subtitles | مهمتك أنت أن تعيدها إلى هنا حتى تكمل شأنها هنا |
| Onu sana geri getirmek için yapabileceğim bir şey yok, biliyorum. | Open Subtitles | وأنا أعلم أنه لا يوجد شيء يمكنني القيام به لإعادتها إليك. |