| Şerefim üzerine ant içerim ki, hak ettiğin intikamını alacaksın. | Open Subtitles | . أقسم لك بشرفي . ستحصل على الانتقام الذي تستحقه |
| Hepimiz hak ettiğin itibarı kazandığından emin olacağız. | Open Subtitles | وكلنا سنعمل على التأكد ستحصل على الأئتمان الذي تستحقه |
| Senin beni istediğin şekilde, senin beni hak ettiğin şekilde değil. | Open Subtitles | ليس بالطريقة التي تريدها، ليس بالطريقة التي تستحقها. |
| Sana hak ettiğin mutlu hayatı vermek için önüme bakmak istedim. | Open Subtitles | أردت أن أمضي في حياتي كي أعطيكِ الحياة السعيدة التي تستحقينها |
| Sana, seni sevdiğimi ve hayatımın geri kalanını, sen en iyisini hak ettiğin için, daha iyi bir adam olmaya çalışarak geçireceğimi söylemek istiyorum. | Open Subtitles | وأخبركِ أني أحبكِ وسأقظي ماتبقى من حياتي أحاول أن أصبح رجلٌ أفضل,لأنكِ تستحقين الافضل |
| Değişiyorum Haley. hak ettiğin adam olacağım. | Open Subtitles | انا اتغير ,هيلي,سوف اكون الرجل الذي تستحقينه |
| Ama söz veriyorum, gelecekte hak ettiğin sevgiyi ve saygıyı sana göstereceğim. | Open Subtitles | واعدك في المستقبل ان اريك الحب والاحترام الذي تستحقه |
| Kimsenin sana hak ettiğin değeri vermemesi dışında. | Open Subtitles | عدا أن لا يوجد أحد يعطيك التقدير الذي تستحقه على أي شيء |
| Artık hak ettiğin unvanla aranda hiçbir şey kalmadı. | Open Subtitles | لا يوجد ما يحول بينك وبين اللقب الذي تستحقه |
| hak ettiğin saygıyı sokaklarda kazanmanı istiyorum, Tommy. | Open Subtitles | أريدك أن تنال الإحترام الذي تستحقه في الشوارع |
| Umarım 100 yaşına kadar yaşar ve her gününü hapiste geçirirsin, çünkü hak ettiğin bu. | Open Subtitles | أتمنى أن تعيش مئة سنة وتقضي كل يوم منها وأنت تتجول في السجن لأن هذا الذي تستحقه |
| Sana yuvasını açan ve hak ettiğin o lüks yaşamı sunan birine güvenmenin nasıl olacağını anlamanı beklemiyorum. | Open Subtitles | لن أتوقّع منكَ أن تتفهم الشعور أن تعتمدَ على شخصٍ ليبنيَ فوقكَ سقفاً ويؤمّنَ الحياة الفاخرة التي تستحقها. |
| Sevdiğin kadınla birlikte. hak ettiğin yaşamla birlikte. | Open Subtitles | مع المرأة التي تحبها والحياة التي تستحقها |
| Eğer bu iş tutarsa, sana hak ettiğin mutluluğu satın alabilirim. | Open Subtitles | لو نجح هذا, ربما سأقدر على شراء السعادة التي تستحقينها |
| Ve sonucunda Serena ve Eric oldu ve hak ettiğin hayata kavuştun. | Open Subtitles | وانتهيت مع سيرينا وإريك والحياة التي تستحقينها لم يكن عائدا لكي لتقرري نوع الحياة التي علي حصولها |
| O deneye katılmayı hak ettiğin için katılıyorsun. | Open Subtitles | انت حصلت على فرصة في التجربة لإنك تستحقين ان تكوني في التجربة |
| hak ettiğin mutlu yaşamı sana vermek için devam etmek istedim. | Open Subtitles | أردت المضي قدماً لكي أمنحك الحياه السعيده التي تستحقين. |
| Ama en büyük korkum... hak ettiğin gibi bir koca olamamak. | Open Subtitles | ولكن خوفي الاكبر ألا أكون الزوج الذي تستحقينه |
| Ben sana çökmeni emrederken hak ettiğin övgü için dik ve kararlı dur. | Open Subtitles | قفي بشموخ وجزم لسماع الثناء الذي تستحقينه في هذه اللحظة التي آمرك فيها بالجثو. |
| Sırf hak ettiğin için hayatta kalamazsın. | Open Subtitles | أنت لا تعيش لأنك فقط تستحق ذلك |
| O kadar yol geldin, ama cevap alamadın bu da, hak ettiğin paraya ve şöhrete kavuşamayacağın anlamına geliyor... | Open Subtitles | مررت خلال كل هذا و لم تحصل على الجواب و هذا يعنى لا للأموال و لا للشهرة ... التى تستحقها |
| Hamileliğin boyunca seni tıpkı hak ettiğin şekilde bir Tanrıça gibi hissettirmekten onur duyarım. | Open Subtitles | ويشرفني أن أجعلك تشعرين ماتستحق أن تكوني لوري طوال فترة الحمل |
| Ama bir daha karşıma çıkarsan, hak ettiğin gibi suratını keseceğim. | Open Subtitles | لكن في المرة القادمة لو التقينا سأكيل لوجهك ما تستحق |
| hak ettiğin tek şey dişlerini ve tırnaklarını kurtarma şansı. Hayır. | Open Subtitles | الأمر الوحيد الذي تستحقّه هو فرصة احتفاظك بأسنانك أو أظافرك |
| Kadın olarak, hak ettiğin saygıyı kazan isterim. | Open Subtitles | و أريدك أن تحصلي على الإحترام الذي تستحقيه كإمرأه... |
| İkiniz arasında her ne oluyorsa, umarım, hak ettiğin mutluluğu bulursun. | Open Subtitles | مهما كان ما يدور بينكما أتمنى أن تجدي السعادة التي تستحقّينها |