| Ebedi kurtarıcı İsa Mesih'in hakiki ruhu içimizde yaşadığı için sevineceğiz. | Open Subtitles | نحن ذاهبون لنفرح أن في داخل كل منا يعيش روح حقيقية الوفاء الأبدي للمسيح, يسوع | 
| Yo, yanılıyorsun. Perdede hakiki bir karizman var. Bu doğru. | Open Subtitles | أنت مخطئة، لديك كاريزما حقيقية في الشاشة | 
| Dizim sakatlanmasaydı benim için yapılan hakiki çağrıdan haberim olmayacaktı. | Open Subtitles | أذا ما مشيت في طريق ركبتي لما وجدت ندائي الحقيقي | 
| Bu hiçbir hayvan kurban edilmeden üretilen gerçek, hakiki deridir. | TED | هذا جلد حقيقي و أصلي دون التضحية بالحيوان. | 
| Pizza savaşları. "En iyi biziz" diye durmadan savaşan şu hakiki, süper, mükemmel herifler. | Open Subtitles | حروب البيتزا. تعرفان، الأصيل والمذهل والرائع دوماً يتشاجرون حول أيّهم الأفضل | 
| Ama her şeyden evvel, hakiki bir demokrasiyi hayal edebileceğimiz bir dünya bu. | TED | ولكن قبل كل شيء، هو العالم الذي يمكننا فيه تخيل الديمقراطية الحقيقية. | 
| Ama bir illüzyonu mükemmelleştirmek için çarpıtılmış gerçeklik sakladığı şey kadar hakiki görünmelidir. | Open Subtitles | لكن لإتقان صنع الوهم الحقيقة الكاذبة يجب أن تظهر أصلية كالتي هي مخفية. | 
| Samandan değil, insani hakiki anlar istiyorum. | Open Subtitles | أنا لا أريد قشة شرب. أنا أريد لحظات إنسانية حقيقية | 
| Gerçek insanlara karşı hakiki bir oyun oynadık.Orda olmalıydın, klasikti. | Open Subtitles | لقد خضنا مباراة حقيقية ضد اناس حقيقيين كان يجب ان تكون هناك، لقد كان الامر رائعا | 
| Hayatta kalma isteğini hakiki merhamet ile karıştırma, Teğmen. | Open Subtitles | .. لا تخطء بإرادة الحياة كشفقة حقيقية أيها الملازم | 
| Size göre sahte olabilir ama bana göre hakiki kral o! | Open Subtitles | هو رُبما يبدو مُزيفاً لك لكن بِالنسبة ألي فهو الملك الحقيقي | 
| - Avukatlarımızı yolladık hakiki korucunun peşinden çünkü lisans sözleşmelerimizi korumak zorundaydık. | Open Subtitles | لقد ارسلنا المحامين خلف الحامي الحقيقي لأنه كان علينا حماية حقوق صفقاتنا | 
| Sorun bakalım, bu odadaki hiç kimse hakiki bir elmas gördü mü? | TED | اسأل أي شخص في هذه الغرفة ما إذا سبق له أن رأى الماس الحقيقي من قبل؟ | 
| Sen hakiki bir Amerikalısın, Subay Sabitch. Teşekkür ederim. | Open Subtitles | أنت أميركي أصلي كفو رقيب سابيتش أنا ممنونك كتير | 
| Tamamen hakiki eti alıp Krusty kalitesine gelene kadar canına okuyoruz. | Open Subtitles | نبدأ بلحم أصلي فاخر ونقم بمعالجته حتى يصبح جيد بما فيه الكفاية لكرستي | 
| Bu gerçek Prens. hakiki olan. | Open Subtitles | إنه الأمير الحقيقي الشيء الأصيل | 
| Hayır. Sadece "hakiki". Ayrıca "Mükemmel hakiki Nick" de değil. | Open Subtitles | كلاّ، إنّه الأصيل وحسب كمّا أنّه ليس (نيك) الأصيل الرائع، | 
| Kendini alçaltıp tüm insani varlığını, gerçek ve hakiki sevginin dilini uygulamaya adadı. | TED | فقد خفض نفسه، وعاش حياته البشرية بأكملها ممارساً لغة الحب الحقيقية الملموسة. | 
| Ama biz bütün paramızı hakiki deriden futbol topu almak için biriktiriyoruz. | Open Subtitles | أما نحن فندّخر نقودنــا لشراء كرة قدم جلدية أصلية | 
| Bu römorkun içinde neyin hakiki ve neyin gerekli ve işlevsel olduğunu anlamak için gerçekten biraz arkeoloji yapmamız gerekiyordu. | TED | نحتاج فعلا للتنقيب داخل المقطورة ذاتها، لنكتشف ما هو الأصلي في مقطورة الإير ستريمر وما الذي لهو هدف حقيقي وفائدة | 
| Çünkü biz gerçek şeyiz, hakiki şey. | Open Subtitles | -لأننا الأمر الحقيقي نحنُ الموسيقى الأصلية | 
| Sorgusuz sualsiz, bu tablolarin her birinin kesinlikle ve sorgulanamayacak bir sekilde hakiki oldugunu söyleyebilmen gerekir. | Open Subtitles | ستحتاج للإعلان دون شكّ أنّ كلّ واحدة من هذه اللوحات حقيقيّة بشكل لا يُمكن إنكاره. | 
| Haber verdiğimde hazır olun yeter. hakiki inançlılar sadece. | Open Subtitles | فقط تأكد أنك مستعد عندما أقول المؤمنون الحقيقيون فقط | 
| Kral, Levye'ye hakiki pirinçten bir teleskop Kraliçe de Fuegia'ya en iyi şapkalarından birini hediye etmiş. | Open Subtitles | أعطى الملك لجيمى تلسكوب نحاسى أصيل والملكة أعطت فويجا واحدة من أفضل قبعاتها لتحتفظ بها الى لأبد | 
| Arkadaşım bu, hakiki bir Nazi subayı üniforması, tahminen 1942'den. | Open Subtitles | هذه يا صديقي بدلة ضابط نازي أصيلة منذ عام 1942 | 
| İçeride oturup ölümü düşünürken hakiki ölüm karşıma dikidli. | Open Subtitles | و حينما كنت اجلس افكر فى الموت الموت الحقيقى جاء الى بالفعل | 
| hakiki gümüş bir telefon çevirici. | Open Subtitles | دبوس لتدوير حلقة أرقام الهاتف من الفضة الأسترليني | 
| Ama bununla beraber, sana karşı hissettiklerimin hakiki olduğunu bilmeni istiyorum. | Open Subtitles | لكن خلف ذلك , لكن اريدك ان تعلم انه لدي شيئا حقيقيا لك |