| O ve arkadaşı Havaalanında bir izci tarafından tespit edildiler. | Open Subtitles | هي وصديقتها لوحظا من قِبل المراقب في المطار خطفوها الالبانيون |
| Dinle, ilk önce, çip'i onun bildiği tek yer olan, o Havaalanında satacaksın, | Open Subtitles | اسمع, قبل كل شيء, ستبيع الرقاقة في المطار. المكان الوحيد الذي تعرف بأمره |
| Peki. Ve ayrıca, Logan Havaalanında şunu keşfettim, sanki beni çağırıyordu. | TED | و أيضا اكتشفت في مطار لوغن كان هذا كالشئ الذي يناديني |
| Meksika'da grip aşısı oluyorsun, bu Charles de Gaulle Havaalanında sorun yaratıyor 24 saat sonra. | TED | تصاب بانفلونزا الخنازير في المكسيك، فيصبح مشكلا في مطار شارل ديغول بعد 24 ساعة. |
| Rochester'a ulaştığımızda, Havaalanında bizi doğrudan Mayo Clinic'e götürmek için bir limuzin bekleyecek. | Open Subtitles | 45ص عندما نصل روتشستر ستكون هناك ليموزين بالمطار لتأخذنا مباشرة الى مستشفى مايو |
| Öküzün teki bana Havaalanında sıkıntı verdi, bende karikatürünü çizdim. | Open Subtitles | شخص مزعج في المطار أزعجني للغاية . فقمت برسمها عنه |
| - Anladığım kadarıyla kadın şu an adamın tekiyle Havaalanında buluşuyor. | Open Subtitles | أنا أجمع شيء هنا.. أنها في المطار الآن تنتظر رجل ما |
| Hatta buraya gelirken insanlar beni Havaalanında durdurdu. | TED | حتى عند قدومي إلى هنا، أوقفني الناس في المطار. |
| - Onlarla Havaalanında buluştum. Onların polis olduğunu sandım. | Open Subtitles | قابلوني في المطار.إعتقدت بأنهم كانوا الشرطة. |
| Eski bir katil, Havaalanında bir büfesi var. | Open Subtitles | إنه شرطي سابق في قسم جرائم القتل لدية كشك في المطار |
| Şansını dene ve geç. Havaalanında sorun yaratma. | Open Subtitles | خذي فرصة ، مرِّي من خلاله ، لا تعملي المشاكل في المطار |
| Düşündüm, Tanrım, şimdiye kadar bir Havaalanında görmüş olduğum en harika şey bu. | TED | وفكرت,يا الهي,هذا أظرف شيئ أراه في مطار. |
| Bu Afrikalı öğrenciler başkentteki Havaalanında sokak lambalarının altında ödevlerini yapıyorlar çünkü evlerinde elektrik yok. | TED | هؤلاء الطلاب الأفارقة ينجزون واجباتهم المدرسية تحت انارة الشوارع في مطار العاصمة لأنهم لا يملكون الكهرباء في المنزل. |
| Bu ABD Gümrük ve Sınır Güvenlik odası, John F.Kennedy Uluslararası Havaalanında bir kaçakçılık odası, | TED | هذه غرفة الجمارك وحماية الحدود الأميركية، غرفة الممنوعات ، في مطار جون كنيدي الدولي. |
| Clarke' la konuştum. Çin' e dönmek için Havaalanında olucakmış. | Open Subtitles | لقد تحدثت الى كلارك سيكون بالمطار اليوم متجها الى الصين |
| Bir dakika önce minibüsteydik bir dakika sonra kendimizi Havaalanında bulduk. | Open Subtitles | في دقيقة كُنا في مؤخرة العربة وفي الأُخري ، نحن بالمطار |
| Havaalanında sizi uğurlayacağım. | Open Subtitles | سأجلب وصولات حقائبك وتصريح إقلاعك بالمطار |
| Burada bir ofisi var, ...ve Havaalanında bir hangarı var. | Open Subtitles | لقد حَصلوا على مكتبِ هنا، وحصلوا على مستودع عند المطارِ. |
| Havaalanında kendini imha edecek bir çantada gerekli bilgileri bulacaksın. | Open Subtitles | ستحصل على مجموعة من الأوراق المساعدة فى المطار ، فى حقيبة ذاتية التدمير |
| - Bu akşam Havaalanında olacak. | Open Subtitles | إنها ذاهبة إلى المطار هذا المساء ألو؟ ألو؟ |
| Ajan Booth'tan, Oakville, Virginia'da bulunan Purdue Havaalanında... tutulduğuna dair bir arama aldım. | Open Subtitles | تلقيت للتو مكالمة من العميل بوث وقال أنه محتجز بمطار بورديو في أوكافيل, فيرجينيا |
| Treadwell in günlüğüne yazdığına göre, Havaalanında, biletinin geçerliliği hakkında, şişman bir görevliyle tartışmış. | Open Subtitles | تريدويل كتب للمطار كان عنده مشاحنات مع مستخدم يعاني من السمنة حول جواز تذكرته. |
| İnatla bütün insanların kötü olmadığına ve beni Havaalanında terk etmeyeceklerine inanmayı seçiyorum. | Open Subtitles | بأن أؤمن أن اخترت عناد, وبكل المطارات في ويهجرونني وسيئين أشرار جميعاً ليسوا الناس |
| Havaalanında herkesin ortasında kapının önünde öpüşüyor ve birbirimizle vedalaşıyorduk. | Open Subtitles | في المطار كنا واقفين هناك أمام الباب نتعانق و نتقبل و نودع بعضنا |
| Hedef ve helikopter terk edilmiş bir Havaalanında buluşacak. Vurmak için tek şansımız var. | Open Subtitles | سيتم نقل الهدف الى مهبط الهليكوبتر حيث تتاح لنا فرصة الهجوم |
| Beni Havaalanında aldılar ve hafta sonu içerde tuttular. | Open Subtitles | أخذوني من المطار و إحتجزوني حتي نهاية الإسبوع. |
| Tamam. Saat 10'da şehrin batısındaki askeri Havaalanında. | Open Subtitles | حسناً,غداً في العاشرة عند المطار العسكري غرب المدينة |
| Ulaşım Güvenlik, Barry'nin JFK Havaalanında kontrolden 21:15'te geçtiğini söyledi. | Open Subtitles | لدى إدارة أمن النقل فيديو لـ(باري) يعبر الأمن الساعة الـ9: 15 بمطار (جون كنيدي). |
| Hiç Havaalanında birini kovalamadın mı daha önce? | Open Subtitles | أن تركض ورائها إلى البوابة؟ .. ألم تلاحق أحداً إلى المطار من قبل؟ |