| Clark senin sadece hayal ürünü oldugunu söyledi. | Open Subtitles | ـ كلارك قل إنك شيء غير حقيقي أو خيال لشخص ما |
| Zihninde hayal ürünü olabilirim... ama kıçıma kadar donmuş haldeyim. | Open Subtitles | انا من الصحيح خيال من خيالاتك ولكني مازلت اشعر بالبرد مؤخرتي قد تجمدت |
| Kusura bakmayın ama, anlattıklarınız son derece hayal ürünü. | Open Subtitles | مع كل احترامى, انها قصة خيالية فى الغالب |
| hayal ürünü mü? | Open Subtitles | الخيالية ؟ ، هل هذا الهيكي يبدو خياليا الهيكي : |
| Bu avukatların da dediği gibi bir günlükte hayal ürünü şeyler de olabilir. | Open Subtitles | تلك المذكرات قد تحتوي أشياء تخيلية كما قال هؤلاء المحامون |
| Harold Crick hayâl ürünü değil. | Open Subtitles | هارولد كريك) ليس خيالياً) |
| Tamamen hayal ürünü. Bir sorun yok. kimse seni incitmiyor. | Open Subtitles | تخيلات فقط ، كل شيء على ما يرام لا أحد سيؤذيكِ |
| Bayan Coke Norris, iki kişiyi tam manasıyla hayal ürünü bir ilişki için öldürdünüz. | Open Subtitles | السيدة كوك نوريس، لقد قتلت شخصين، كل من بعض الخيال الوهمية من الرومانسية مع شخص ما |
| Sadece hepsinin bir hayal ürünü olduğuna inanamıyorum. | Open Subtitles | أنا فقط... . لا أستطيع أن أصدق أنها كانت كلها من نسج خيالي |
| hayal ürünü zannettikleri şeyler Adalet Loncası'nın gerçekten yaptığı şeylerin psişik anılarıydı. | Open Subtitles | ما يظنون أنه مجرد خيال كان ذاكرة نفسية من مآثر حقيقية نقابة العدل. |
| Eğer Carla'nın adamları yaktıysa bu adamı, hepsi hayal ürünü. | Open Subtitles | إن كانت جماعة كارلا هم من احرقوه, فإن كل هذا خيال |
| Bunun imkansız ve hayal ürünü olmadığını anlayacak kadar çok geri bildirim aldım. | Open Subtitles | رأيت ما يكفي من ردود الأفعال التي أتاحت ليّ معرفة أن هذا ليس خيال و ليس مستحيل |
| Will Graham'in etrafındakilere sunduğu kafası karışık adam bu cinayetleri işleyemez, çünkü bu kişi bir hayal ürünü. | Open Subtitles | الرجل المحتار الذي يقدمه ويل جراهام للعالم لا يمكن أن يرتكب هذه الجرائم لأن هذا الرجل مجرد خيال |
| Dün gece Tom'un hayal ürünü canlandırmasına acayip kızmış olabileceğini hatırlıyor musun? | Open Subtitles | هل تذكرين البارحه عندما ارتعبتي حول فكرة أننا ربما نكون شخصيات في خيال توم |
| Üç psikolog, Thomas Metzinger, Bruce Hood, Susan Blackmore gibi birçok kişi illüzyon diliyle, benliğimizin bir illüzyon, hayal ürünü olduğunu konuştu. | TED | هؤلاء علماء النفس الثلاثة، توماس ميتزنجر وبروس ود وسوزان بلاكمور، الكثير من هؤلاء الناس يتحدثون بلغة الوهم، أن النفس عبارة عن وهم أو خيال. |
| Yazdıklarım tamamen hayal ürünü değil. | Open Subtitles | كتاباتي ليست خيالية بالكامل ، إتفقنا؟ |
| Bazen bende senin hayal ürünü bir kadın olduğunu düşünüyorum. Onun acısını çektiği hayali kadın ben olamam. | Open Subtitles | لن أكون حمقاء لأعاني بسبب إمرأة خيالية |
| Beni bir katil ya da yoktan var edilen bir hayal ürünü olarak değil de olduğum gibi gören insanlar. | Open Subtitles | ،أناس يروني كما أن ،وليس كقاتلة ما أو بعض من تلك الأمور الخيالية التي خُلقت من عدم |
| Beyler, Sheldon'ın hayal ürünü bir galaksiler arası oyun oynamaktan çok zevk alacağını bilsem de, bizim başka bir planımız var. | Open Subtitles | رائع - أيها السادة ، أنا متأكدة ان "شيلدون" سيستمتع بلعبة تخيلية بين المجرات أنا وهو لدينا خطط أخرى |
| - Ben... - O hayâl ürünü değil, Penny. | Open Subtitles | ...لست - (ليس خيالياً يا (بيني - |
| Evet, ama bu hayal ürünü, tatmin edici değil. | Open Subtitles | نعم، ولكن تعلمين، أنها مجرد تخيلات وليست كافية. |
| Sweeney'nin hayal ürünü dedikleri, Feighen'ın duruşmasındanmış. | Open Subtitles | كتلك الأحداث التي في قصة ـ (سويني) ـ الوهمية لقد تم اقتباسهم من محاكمة ـ (فيجين) ـ |
| Ve benim senin bir hayal ürünü olduğunu inandırmaya çalıştı. | Open Subtitles | و قد جعلني أصدق بأنك من نسج خيالي |