| "her fırsat değerlidir." mantığıyla durmaksızın seyahat ediyordu. 1. GÜN YÜKSEKLİK; 4500 MT. | Open Subtitles | كان يقدر كل فرصة تأتيه وكان في الأساس لا يرغب في التوقف 5: |
| Yakaladığım her fırsat aynı sonla bitiyor... | Open Subtitles | كل فرصة لدى ستصلنى لنفس الطريق |
| her fırsat bulduğumda, ziyaretine gitmeye çalışıyorum. | Open Subtitles | أحاول أن أراه في كل فرصة أحظى بها |
| Benim jenerasyonumdan kadınlar her fırsat için mücadele etmek ve onların değerini bilmek zorundaydı ve senin davranışın ise Bayan Van Der Woodsen fırsatlarla alay etmek. | Open Subtitles | نساء جيلي حاربوا من أجل كل فرصة كذلك ليؤخدوا على محمل الجد (و سلوككِ يا أنسة ( فان دير وودسن |
| Seninle çalışmak istiyorum. Her zaman dedik, "her fırsat" diye. | Open Subtitles | أريد الدخول معك، لطالما قلنا: "كل فرصة" |