| Bu hiç hoş değil. Kulağa hiç de iyi gelmiyor. | Open Subtitles | هذا ليس لطيفاً منك أنا لا أبدو كذلك على الإطلاق |
| Az önce tanıştığınız birisine hakaret etmek gerçekten hoş değil. | Open Subtitles | إن ذلك ليس لطيفاً لتقومي بإهانة شخص قد قابلتيه للتو |
| Her şeye rağmen bunu yapmak pek hoş değil ama cevabın ne olduğunu bulmak zorundaydık. | TED | هذا ليس لطيفا للغاية ، ولكن في النهاية كان علينا معرفة الجواب |
| Eve, tatlım, babanın bunu söylemesi hiç hoş değil zaten, bir de sen söyleyince çok daha kafa karıştırıcı oluyor. | Open Subtitles | عزيزتي , ليس لطيفًا لمَّا والدُكِ يقولُ هذا و هو محيِّر لمَّا تقولينهُ أنتِ |
| Michael, hiç yüzüne darbe aldın mı? Hiç de hoş değil. | Open Subtitles | مايكل هل ضربت فى وجهك من قبل هذا شعور ليس جيدا |
| Ve hiç hoş değil... böyle kötü olmam. | Open Subtitles | وإن هذا ليس جيداً وهذا أشعرني بالأسى والبؤس |
| Belki bana düşmez ama hiç hoş değil. | Open Subtitles | ممكن لا . لكني اراه غير لطيف . |
| Ama seni uyarmalıyım annen hakkında söyledikleri hiç de hoş değil. | Open Subtitles | ولكن يجب ان أحذرك ما تقوله المذكرة عن امك ليس جميلا |
| Elektrik kesintisi sırasında üç kişi ölmüş. Bu hiç hoş değil. | Open Subtitles | ثلاثة أشخاص ماتوا خلال انطفاء الانوار,هذا ليس جيد |
| Diyebilirim ki, gördüklerim hoş değil. | TED | وأستطيع أن أقول لكم، ما رأيت ليس لطيفاً. |
| Ay birisi yaramazlık ediyormuş. Hiç hoş değil. | Open Subtitles | أوه، هناك شخص متنمر هنا ، هذا ليس لطيفاً. |
| Bak, bu hiç hoş değil dostum, tamam? | Open Subtitles | هذا ليس لطيفاً ، حسناً ؟ في الواقع ، هذه إهانة |
| Hiçbir şey. Yaşlı kadınları harcamak hoş değil. | Open Subtitles | لا شئ فقط ان قتل السيدات المتقدمه فى السن ليس لطيفا |
| Sana gerçekten hiçbirşey bırakmadımı bu hiçte hoş değil. | Open Subtitles | -هي فعلاً لمْ تترك لك أيّ شيء؟ ذلك ليس لطيفًا |
| Bu hoş değil, Nine, yine bir sürü bırakmışsın. | Open Subtitles | ترك الكثير من الطعام في طبقك ليس جيدا يا جدتي, |
| Eğer tenis oynarken birşeyler derse, onu bir kenara çekip,erkek erkeğe konuşacağım ve "bu hoş değil" diye uyaracağım | Open Subtitles | إن قال شيئاً و نحن نلعب التنس فسأسحبه إلى أي جانب "و أقول له رجلاً لرجل "هذا ليس جيداً |
| Yaptığın hiç hoş değil. | Open Subtitles | هذا غير لطيف أبداً |
| Ama insanların ne seyrettiğini bilmek hoş değil, değil mi? | Open Subtitles | ولكنه ليس جميلا ان تعلم ان الناس يشاهدون؟ |
| Buraya geldin ve filmi mahvettin ve bu hiç hoş değil. | Open Subtitles | لقد أتيت هنا وقطعت علي الفيلم وهذا ليس جيد ومشكلتى الثانية هى |
| Pek hoş değil ama insanı istediği yere götürüyor. | Open Subtitles | أعلم أنها ليست جميلة لتنظر إليها لكنها ستوصلك أينما تريد |
| Samson'ın bu gece karnavalı kurdurması gerçekten hoş değil | Open Subtitles | هذا حقاً غير لائق. سيقدم (سامسن) العرض اللّيلة وكأن شيء لم يحدث. |
| Yo yo yo, hiç de hoş değil. Ben şirketler yönetiyorum. | Open Subtitles | لا، لا، لا، هذا ليس رائعاً أنا رجل أدير شركات، بالجمع |
| Ölen bir kıza yalan söylemek hiç hoş değil yani. | Open Subtitles | انه من غير اللائق ان تكذب على فتاة تحتضر .. تعرف |
| Eşimin kız kardeşi düşündüğüm kadar hoş değil ve gitar çalamıyorum. | Open Subtitles | وشقيقة زوجتي ليست لطيفة كما حسبتها، ولا أجيد العزف على القيثارة |
| Bu hoş değil. | Open Subtitles | هو لَيسَ لطيفَ. |
| - Selam. - On dakika geç kaldın. Patronunu bekletmen hiç hoş değil. | Open Subtitles | عشر دقائق تأخر ليس جميلاً ترك ربّ العمل منتظراً |