| John Mostow senin yaşamından üç yıl çaldığı için buradasın. | Open Subtitles | لست متأكّد. أنت هنا لأن جون موستو الشال، ثلاث سنوات من حياتك. |
| Demek oluyor ki daha genç ve daha hızlı ölen biri için buradasın. | Open Subtitles | خلال الأيام القليلة القادمة مما يعني أنّك هنا لأجل من هو أصغر، ويموت أسرع |
| Bir avcı olduğun için buradasın. Bu gezginler tarafından zihninin kontrol edilemeyeceği anlamına gelir. | Open Subtitles | أنت هنا لأنّك صيّاد، هذا يعني أنّ الرحالة لا يمكنهم التحكّم فيك ذهنيًّا. |
| Abinin yerine konuşmak için buradasın. Ve eğer farkına varmadıysan, harcayacak zamanım yok. | Open Subtitles | ولكنك لست كذلك، أنت هنا لكي تتحدث إلى أخيك من خلف الباب، وفي حالة أنك لم تدرك ذلك |
| Sen muhabirsin. Haber hazırlamak için buradasın. | Open Subtitles | أنت مراسل صحفي وأنت موجود هنا كي تقوم بتغطية صحفية |
| Yani kayıp anılarını ortaya çıkartmak istediğin için buradasın. - Bu doğru mu? | Open Subtitles | أذاً أنتِ هنا لأنك تريدين كشف ذكريات مفقودة |
| Bu büronun bilgisayar ağına girip gizli dosyaları aldığını düşündüğümüz için buradasın. | Open Subtitles | أنت هنا لأنني ظننا أنك ... إخترقت ملفّات المكتب وأخذت بعض الملفّات السريّة |
| O farklı bir şey. Sen iş için buradasın. | Open Subtitles | الأمر مختلف، أنت هنا من أجل العمل |
| Baba, herkes eve gittikten sonra hastalara bakmaya devam ettiğin için buradasın. | Open Subtitles | أبي، أنتَ هنا لأنّكَ بقيتَ في عيادتك تُعالج المرضى، حينما عاد الجميع لبيته |
| Beyazlar katil olduğunu söylediği için buradasın! Ama o mutfakta dimdik durup tam bir insan olabilirsin. | Open Subtitles | إنّكَ هنا بسبب إدّعاء البِيض أنّكَ قاتلٌ، لكنّكَ في هذا المطبخ ستكون مهيباً ذا شأنٍ. |
| Yemek firması gelemediği için buradasın. | Open Subtitles | أنت هنا لأن الممونَ ألغىَ. الآن، يَستمعُ. |
| Bir yakının alkolik olduğu için buradasın. | Open Subtitles | انت هنا لأن احداً قريبٌ منك مدمن على الكحول. |
| Biri senin normal olmadığını düşündüğü için buradasın demek oluyor. | Open Subtitles | تعني أنّك هنا لأن أحدهم قال أنّك غير طبيعي |
| Duke için buradasın ve onun New York'ta olduğunu düşünüyorsun. Biz de senin haklı olduğunu düşünüyoruz. | Open Subtitles | "انت هنا لأجل الدوق , وتعتقد انه فى "نيويورك ونحن نعتقد انك على صواب |
| Benden tavsiye almak için buradasın. | Open Subtitles | أنتَ هنا لأجل طلبِ النصيحة مني |
| Bence evini terk etmeyi istemediğin için buradasın. | Open Subtitles | أعتقد أنّك هنا لأنّك لا تريد مغادرة وطنك |
| Sen de onu bir canavar yapmak için buradasın değil mi? | Open Subtitles | هل أنت هنا لكي تقومي بالتحقيق أيضاً ؟ |
| Beni yemeğe götürmek için buradasın. | Open Subtitles | لا تقل لي. أنك هنا كي تأخذني لتناول الغداء؟ |
| Yani kayıp anılarını ortaya çıkartmak istediğin için buradasın. - Bu doğru mu? | Open Subtitles | أذاً أنتِ هنا لأنك تريدين كشف ذكريات مفقودة |
| Burada olmanı istediğim için buradasın. | Open Subtitles | إنك هنا لأنني أريدك أن تكون هنا |
| O zaman Wing Shing'i ziyaret etmek için buradasın, değil mi? | Open Subtitles | إذن يا (ييب مان)، أنت هنا من أجل تعلّم "وينغ شينغ"؟ |
| Bak, çalışmak için buradasın, besbelli. | Open Subtitles | انظر، أنتَ هنا من أجل العمل، وهذا الواضح |
| Tahminime göre buna yetkili olan kişi seni reddettiği için buradasın. | Open Subtitles | وأعتقد بأنك هنا بسبب رفض الشخص الذى يمتلكها فعل ذلك |
| Sen hayatım bunu anladığın için buradasın. | Open Subtitles | أنت في هذا المكان لأنك تفهمين ذلك. |
| Tur için buradasın sanıyordum. | Open Subtitles | ظننت انك هنا من اجل الجولة فقط |
| Yani beni güzel göstermek için buradasın. | Open Subtitles | إذن أنت هنا لتجعلني أبدو جميلة |
| Günahlarından tövbe etmek için buradasın, değil mi? | Open Subtitles | أنت هنا لتكفر عن ذنوبك، أليس كذلك؟ |
| Bunu yenmek ve hayatına devam etmek için buradasın. | Open Subtitles | أنت هنا للتعامل معه و المضي بحياتك |