Demek bizi buralardaki önemli paraşütçüleri kovalayan iki küçük kız sandınız. | Open Subtitles | إذًا أتعتقدان أننا مجردّ فتاتان صغيرتان موجوداتُ هنا لإتباع المظليين المهمين؟ |
Dedektif, o iki küçük kız kurallarınız her neyse onları hiçe sayıp o orospu çocuğunu içeride tutmanıza değer. | Open Subtitles | حتمًا فتاتان صغيرتان تستحقان أن تكسر القاعدة من أجلهما بأن تجعل ذلك الحقير قيد الإحتجاز |
Orası çok tehlikeli olduğu için taşınmayı düşünüyordu ve caddenin karşısına baktı, iki küçük kız gördü, kırık camlarla dolu arsada oynuyorlardı, ve eşine dönüp dedi ki ''Taşınmıyoruz. | TED | كانت على وشك الانتقال لأن الحي كان خطير جداً، ونظرت عبر الشارع ورأت فتاتان صغيرتان تلعبان في الفراغ بزجاجتين فارغتين، فعادت لزوجها قائلة، "لن نغادر. |
Çünkü o bükülmüş metal parçasının içine iki küçük kız yerleştirmiştim. | Open Subtitles | لاننى وضعت فتاتين صغيرتين فى قطعت المعدن هذه |
D'Andre, bak dostum iki küçük kız. | Open Subtitles | أنظر، يا زميل، إنهما مجرد فتاتين صغيرتين |
Bir adam görmüyorum, iki küçük kız görüyorum. | Open Subtitles | أنا لا أرى رجلاً أنا أرى فتاتين صغيرتين |
İki küçük kız, "Babamız niçin havaya uçuruldu?" diye bana sordular. | Open Subtitles | لقد سألتني فتاتان صغيرتان: (لماذا قتل والدنا)؟ |
İki küçük kız, "Babamız niçin havaya uçuruldu?" diye bana sordular. | Open Subtitles | لقد سألتني فتاتان صغيرتان: (لماذا قتل والدنا)؟ |
İki küçük kız benimle oyun oynuyor. | Open Subtitles | فتاتان صغيرتان تلعبان بي |
Bir zamanlar iki küçük kız varmış. | Open Subtitles | كان يا ما كان، كان هناك فتاتين صغيرتين. |