| Bunlardan birinin gerçek bir kadının yerini almasına imkan yok. | Open Subtitles | محال أن تحلّ واحدة من هذه الدمى محلّ امرأة حقيقية |
| Olmasına imkan yok. İçeride ölü biri olsa kokusu dışarıya-- | Open Subtitles | محال أن تكون هنا جثة بالداخل كنا لنشتم رائحتها |
| - Bir yeleğin mermiyi o şekilde düzleştirmesine imkan yok. | Open Subtitles | من المستحيل أن تسبب سترة واقية بتحطم رصاصة لهذا القدر.. |
| Hadi ama, senin o kadar beklemiş olmana imkan yok. | Open Subtitles | دعنا نقول 35 هيا من المستحيل انك انتظرتى كل هذا |
| Senden şüphelenmesine ya da onu takip ettiğimizi bilmesine imkan yok... | Open Subtitles | يستحيل معرفة ما إن كان يشك فيك أو إن كان يعلم |
| Senden şuna bir göz atmanı istiyorum, çünkü bu şeyin canlı olmasına imkan yok. | Open Subtitles | أريدك أن تلقي نظرةـ لأن لا توجد طريقة لتكون هذه الأشياء على قيد الحياة |
| -Her seyi hatirlamasina imkan yok. | Open Subtitles | أني متأكدة من أنه سينسى شيئا محال من أنه يستطيع تذكر كل شيء |
| Belki yapabileceğini düşünüyorsun ama buna imkan yok. | Open Subtitles | ربما تريد أن تعتقد ذلك، لكننا نعرف أنّ ذلك محال. |
| FBI ve çete arasındasın, hareket etmene imkan yok! | Open Subtitles | ما بين رجال المباحث الفيدرالية والعصابات، محال وجود طريقة لتنقليه بها |
| Size kaç hayvan öldürdüğümü söylememe imkan yok. | Open Subtitles | سيكون من المستحيل بالنسبة لى أن اُخبرك كم عدد الحيوانات التى قتلتها |
| Bak, şunda anlaşalım: Bunu yapmama imkan yok. | Open Subtitles | اريد اوضح لك هذا من المستحيل ان اقوم بهذا |
| Bu seferkini sokmama imkan yok. | Open Subtitles | من المستحيل اننى سأستطيع تسديد هذة الضربة |
| Ama eskiden yaptığınız gibi sonunu yapabilmenize hiç imkan yok ki. | Open Subtitles | يستحيل أن تكونا قد قدمتما العرض الختامي كما فعلتما سابقاً |
| Burada bizi görmelerine imkan yok. | Open Subtitles | لا توجد طريقة لعينه ,يستطيعوا بها رؤيتنا من هنا0 |
| Belki haklısın. Fakat kızın bunlar olmamış gibi davranmasına imkan yok. | Open Subtitles | ربما أنت على حق عدا أنه لا يوجد طريقة لتجاهل الأمر |
| Yani 30 gramını 200$ kadar ucuz bir fiyata satmasına imkan yok. | Open Subtitles | يعني مستحيل أن يباع يثمن ر خيص ك 200 دولار للأونصة الواحدة |
| Videoda konuştuğu kişinin Toby olmasına imkân yok. | Open Subtitles | من المحال أن يكون هو الشخص الذي تتحدث اليه في الفيديو |
| "Baksana", onları uyarmaya mı yoksa Debbie'yi bulmaya mı gelmişti bunu bilmeye imkan yok. | Open Subtitles | ثم عادت لوك إليهم إما لتحذيرهم أو لتعثر على ديبي من أجلي ليس هناك طريقة لنعرف |
| - Bunun da tesadüf olmasına imkân yok. | Open Subtitles | لا توجد وسيلة هذا هو من قبيل الصدفة آخر. |
| Söylemesi kolay. Bir T.S memurunun, gizli bir muhbirin ismini söylemesine imkan yok. | Open Subtitles | من المُستحيل لضابط بالشؤون الداخليّة أن يتخلى عن اسم مُخبرٍ سرّي. |
| El sallıyor, ama ona ulaşmama imkan yok. | Open Subtitles | و تلّوح لنا لكن لا مجال للوصول إليها على الأقل, ليس بالنسبه لىّ |
| Onun yaşamasına imkan yok... Ben sadece kahrolasının peşinden gidiyordum! | Open Subtitles | لم يكن هناك طريق ليعيش فقط أنهيت ذلك السافل بسرعة |
| Şimdi,Benim onun kadar iyi olmama imkan yok. | Open Subtitles | الان اعرف انه لاتوجد طريقة بان اكون افضل منه |
| Bu çocuğa kapılmana imkan yok, değil mi? | Open Subtitles | ليست هناك طريقة لوقوعكِ في حب هذا الشاب؟ |