| Lütfen bana bu görsel ikiz kehaneti saçmalığına inanmadığını söyle. | Open Subtitles | رجاءً لا تخبرني أنّك تؤمن بنبوئة القرين التافهة تلك. تافهة؟ |
| Sana gerçekten duanın gücüne inanıp inanmadığını sormuştum. | Open Subtitles | سائلة إياك إذا كنت تؤمن حقاً بتأثير الصلاة |
| Kim ne almış diye seceresini tutmadığını ve bu saçmalıklara inanmadığını söylüyor. | Open Subtitles | قال بأنه لا يحتفظ بلوائح المبيعات و هو لا يؤمن بهذه التفاهات |
| Artık şirketin bunu örtbas ettiğine inanmadığını mı söylüyorsun? | Open Subtitles | اذا انت لا تؤمنين البتة بأن الشركة قامت باخفائه |
| Başına böyle bir mucize gelmişken Tanrı'ya inanmadığını nasıl söylersin? | Open Subtitles | كيف لكي الا تؤمني بالرب عندما حدثت هذه المعجزه لكي؟ |
| Size inanmadığını söylüyor. | Open Subtitles | يقول أنه لا يصدقك |
| Senin mucizelere inanmadığını düşünürdüm. Bay Sert Adam,ha? | Open Subtitles | إعتقدتُ بأنّك لا تؤمن بالمعجزات ، ايها الرجل القوى ، هه؟ |
| Evlilik Kutsal bir adam gerektirir. Tanrılara inanmadığını sanıyordum. | Open Subtitles | الزواج يتطلب رجل تقي مؤمن0 انا اعتقد انك لا تؤمن بالَله |
| Geçmişi değiştirmeye inanmadığını sanıyordum. | Open Subtitles | أعتقد بأنك قلت انك لا تؤمن بتغيير الماضي |
| Ayrıca senin artık hiç bir şeye inanmadığını da söylüyorlar. | Open Subtitles | يمكنك أن تتعلمي الكثير من قراءة الجرائد يقولون أيضاً أنك لا تؤمن بأي شيء |
| Sen de bu işi yaptığın halde inanmadığını söyleme. | Open Subtitles | لا تقل لي أنك تعمل هذا العمل ولا تؤمن به |
| Yaptığımız şeye inanmadığını biliyorum ama bu bizim hayatımız, bizim seçimimiz. | Open Subtitles | أعرف أنك لا تؤمن بما نفعله لكن هذه حياتنا |
| Kim ne almış diye seceresini tutmadığını ve bu saçmalıklara inanmadığını söylüyor. | Open Subtitles | يقول إنّه لا يحفظ الناس ومشترياتهم، كما أنّه لا يؤمن بهذه الترهات |
| Evliliğe inanmadığını, evliliğin ona uygun olmadığını söylemişti. | Open Subtitles | لقد قال أنه لا يؤمن بالزواج و أن الزواج لا يناسبه |
| Çadıların varlığına inanmadığını duydum. | Open Subtitles | سمعت شائعة تقول أنك لا تؤمنين . بوجود ساحرات في هذا العالم هل هذا حقيقي؟ |
| Peri masallarına inanmadığını sanıyordum. | Open Subtitles | أعتقد أنكِ قلتى أنكِ لا تؤمنين بالخرافات |
| Senin, Kral Süleyman'ın hazinelerine inanmadığını sanıyordum. | Open Subtitles | مممم و أنا الذي ظننت أنك لم تؤمني بكنوز الملك سليمان |
| Kimsenin size inanmadığını fark etmiş olmalısınız. | Open Subtitles | يجب ان تدرك لا أحد يصدقك |
| Bu saçmalığın bir kelimesine bile inanmadığını ikimiz de biliyoruz. | Open Subtitles | كلانا يعلم أنكِ لا تصدقين كلمةً واحدة من ذلك الهراء |
| Gözlerime bak ve bir örtbas olayı olduğuna inanmadığını söyle. | Open Subtitles | عيني في عينك قل لي إنّك لا تصدّق هناك عمليّة حجب للحقائق |
| Burada olmana üzülüyorum. İnanmadığını biliyorum ama seni otobüsün altına iten ben değildim. | Open Subtitles | آسف لأنك هنا, وأعرف أنك لن تصدقيني لكني لم أوقعك في هذه المشكلة |
| David, inanmadığını biliyorum, ama doğru söylediğimi kanıtlamak için... bana 30 dakika ver. | Open Subtitles | ديفيد ، اعلم انك لا تصدقنى ولكن اعطنى 30 دقيقة لأثبت لك انها الحقيقة |
| Bir dakika. İçimden bir ses ona hâlâ inanmadığını söylüyor. | Open Subtitles | مهلًا، شيء ما ينبئني أنكِ لازلتِ لا تصدقينه |
| Haberler, ilanları gören... o kadına... polisin inanmadığını söylüyor. | Open Subtitles | اين انت إينيد؟ التقارير الإخبارية قالت ان الشرطة لم تصدق تلك المرآة الآخرى |
| Buna inanmadığını söylemek bana inanmadığını söylemek gibi. | Open Subtitles | إذا أنت لا تَؤمن به ذلك مثل القول بأَنْك لا تُؤمنُ بي |
| Hey, bırak artık. İnanmadığını biliyorum ama bu konuda ciddiyim. | Open Subtitles | كفي عن هذا ، أعلم أنكِ لا تصدقينني لكنني جادة بخصوص هذا |
| Şu an buna inanmadığını biliyorum ama seni gerçekten önemsiyorum. | Open Subtitles | أعرف أنك لا تصدقني ولكني أهتم لأمرك بالفعل |