| Üçüncü ve en güçlü teşvik edici olan karar almayı insandan alıp silahlara veren maddeye getiren şey: İnandırıcı yadsınabilirlik. | TED | والذي يقودنا إلى العامل الثالث وهو أقوى عامل لدفع عملية اتخاذ القرار بعيداً عن البشر وعن الأسلحة: الإنكار الحقيقة |
| Hapisteki her dört kişiden biri, her dört insandan birisi Amerikalı ve ülkede hapsedilmiş durumda. | TED | واحد من أربعة أشخاص، واحد من أربعة من البشر في السجن أمريكيين، مسجونين في دولتنا. |
| Yerçekimsiz ortamı ilk insandan, Sovyet kozmonot Yuri Gagarin, aylarca önce tecrübe etti ve geri geldi. | TED | وجرب انعدام الوزن والخروج والعودة بشهور قبل أن يفعل الإنسان ذلك ، رائد الفضاء السوفيتي يوري جاجا رين |
| Ancak savaşta, insandan bombalarla savaşırken, durum hiç de öyle değildir. | Open Subtitles | لكن القتال لا يصبح متكافئاً عندما تقاتل قنبلة بشرية طائرة |
| Bu noktaya beynimiz sayesinde geldik, tarihteki her insandan daha ileriye. | Open Subtitles | بلغنا هذا الحدّ بفضل عقولنا متقدّمين عن أيّ إنسان في التاريخ |
| Elde edeceğim bilgilerle sayesinde her şeyi bir insandan 900 ile 1200 kat daha hızlı çalıştırabilirim. | Open Subtitles | المعلومات التي يمكنني الحصول عليها يمكنني أن أدير أكثر من ألف وظيفة أفضل من أي بشري |
| Ben bu ameliyatı olan ilk 10 insandan biriyim. | TED | أعرف أنني من أول 10 أشخاص أجريت لهم هذه الجراحة. |
| O zamanlar amacım insandan öte bir şey olabilmekti. | Open Subtitles | وكانت مهمتي المطلوبة مني أن أصبح أكثر من أنسان |
| Bir kaç bin insandan aldığım örnekler, dünyanın dört bir yanında az miktarda insan, | TED | وهي مبنية على عينة من بضعة آلاف من البشر فحسب، وهي تشكل حفنة من سكان العالم، |
| Ben, hayallerini gerçekleştirmek için yetenekleriyle dünyaya katkı sağlamak için kim olduğu gerçeğine direnmesi söylenen milyonlarca insandan biriyim. | TED | أنا واحدة من ملايين البشر الذين قيل لهم أنه من أجل تحقيق أحلامهم، ولتقديم مواهبي للعالم، علي مقاومة حقيقة ما أنا عليه. |
| LG: Salgın tanısını, insandan insana ciddi bulaşma tespit ettiğiniz anda koyabilirsiniz. | TED | لورين: في اللحظة التي ترى فيها أي بوادر إنتقال حقيقي للفيروس بين البشر. |
| Öyle bir karışım yaptık ki, sivrisinekleri normal bir insandan 3 ilâ 5 kat daha fazla çekiyordu. | TED | وطورنا توليفة صناعية تقوم بجذب البعوض بمعدل أكثر من 3 إلى 5 مرات من البشر. |
| Mary, kamera kullanarak insan hakları ihlalini belgelemek için benim örgütümün yardım ettiği yüzlerce insandan yalnızca biri. | TED | ان مريم مجرد واحدة من مئات الأشخاص التي استطاعت منظمتنا مساعدتها لتوثيق انتهاكات حقوق الإنسان باستخدام الكاميرات. |
| Maymunun daha ilkel bir yaratıktan evrimleşmesi hakkında-- belki de insandan. | Open Subtitles | أن القردة نشأت انطلاقا من تطور لبدائيات أدنى درجة و ربما الإنسان |
| Test sonuçlarına göre ortalama bir insandan çok daha hızlı öğrenebiliyorum. | Open Subtitles | طبقا للاختبارات أنا قادر على التعلم أسرع من الإنسان المتوسط |
| Sana önce tehlikelerini anlatmam gerekiyormuş. Joy beni insandan iğne yastığına çevirirken, yiyecek birşeyler olmaması Randy'yi çaresizliğe sürüklemişti. | Open Subtitles | يفترض أن أشرح لك المخاطر أولاً بينما انتهت جوي من تحويلي الى وسادة دبابيس بشرية |
| Yavaş yavaş yanan insandan bir mum ortaya çıkar. | Open Subtitles | منشأً ماهو أساساً إحتراق بطيء لشمعة بشرية |
| Birbirimizle ortak bir dille konuştuk, ve bu bir insandan ötekineydi. | TED | لقد تحدثنا بلغة مشتركة مع بعضنا، و كان ذلك من إنسان إلى آخر. |
| Bu insandan toprağa dönüşü başlatır. | TED | هنا تبدأ أولى مراحل التحوّل اللطيف من إنسان إلى تربة. |
| Elde edeceğim bilgilerle sayesinde her şeyi bir insandan 900 ile 1200 kat daha hızlı çalıştırabilirim. | Open Subtitles | المعلومات التي يمكنني الحصول عليها يمكنني أن أدير أكثر من ألف وظيفة أفضل من أي بشري |
| Yani tanıdığınız iki ya da üç insandan biri. | TED | أي واحد من بين كل إثنين أو ثلاثة أشخاص تعرفونهم. |
| Bilgisayar da bu soruların insandan mı makineden mi geldiğini anlamaya çalışır. | Open Subtitles | حتى يتأكد الفاحص أن كانت الأجوبة قادمة من أنسان أم حاسوب |
| Guclu insandan guclu sozler , kaptan lnsano. | Open Subtitles | كلمات قوية من رجل قوي أيها الكابتن ايسانو |
| En zeki insandan 100 bin kat daha hızlı düşünebilen bir süper bilgisayar otomatik olarak potansiyel bir tehdittir. | Open Subtitles | كمبيوتر عملاق بإمكانه التفكير أسرع بـ100,000 مرة من أذكى بشريّ لهو بشكل بديهيّ تهديد محتمل. |
| Kaçmışsın. Ne getireceğimi bilemedim, ben de salata getirdim. İnsandan yapılma! | Open Subtitles | لم أعرف ما الذي أحضره, لذا قمت بصنع سلطة من الناس |
| Hint becerikliliği geleneksel bilgisini kullanarak, ama aynı zamanda bilimsel olarak da tasdik ederek ve sürecin yolculuğunu, molekülden fareye oradan da insana değil, insandan fareye ve tekrar insana yapıyordu. | TED | ولكن الذكاء الهندي حققها باستخدام المعارف التقليدية وبعد ذلك ، التحقق من صحة ذلك علميا وجعل تلك الرحلة من الانسان الي الفئران الى الانسان ، وليس من الخليه للفئران ثم الانسان |
| bir tür sebep olma, bir çeşit insandan insana bulaşma. | TED | كنوع من التقليد ، نوع من الإنتقال من شخص لآخر. |
| Tabiat daima insandan daha aldatıcı ve güçlü bir katil olduğunu kanıtlar. | Open Subtitles | أتعلمي يآبي الطبيعة دائماً ما أثبتت أنها قاتل أكثر قوة ودهاء من الأنسان |
| Her şeyin berbat olmasına neden olan insandan ...öcümü alma fırsatı doğmuştu. | Open Subtitles | "كانت هذه هي فرصتي للانتقام من الشخص الذي أفسد كلّ شيء عليّ" |
| Bence bu olağandışı özverilileri ortalama bir insandan ayıran şey tam olarak bu. | TED | وأعتقد أن هذا هو في الواقع ما يميز الإيثاريين الإستثنائيين عن الشخص العادي. |