| İyi tarafı, resmin sahibi şikayet edecek diye | Open Subtitles | الجانب المشرق هو، أنكِ لن تقلقي حول أي شكوى |
| İyi tarafı, tehlikeli ve deli fişek gibi gözüküyorsun. | Open Subtitles | الجانب المشرق أنك ستبدو خطيراً ومثيراً للإعجاب. |
| İyi tarafı ise, önümüzdeki iki yıl daha aradaki farkı anlamayacak. | Open Subtitles | الشيء الجيد هو ، انه لن يلاحظ الفرق حتى تمر سنتان. |
| İyi tarafı da yok değil hani, ülkenin çoğu yerini görmüş oluyoruz ve... | Open Subtitles | الجانب الجيد في هذا العمل ان المرء يتعرف على اماكن كثيرة من البلاد |
| İyi tarafı, yüzmek için çoktan yarı soyunuk olman. | Open Subtitles | حسنا الأخبار الجيدة أنك بالفعل خلعت نصف الملابس للسباحة |
| Gördün mü, işin iyi tarafı, bu tür şeyleri herkesle konuşabilirsin. | Open Subtitles | أترى, و أفضل جزء هو أنك تستطيع التحدث حول هذه الأشياء |
| İşin iyi tarafı, sorumlu gazeteciler işbirliği yapılabilen en kolay kişilerdir. | Open Subtitles | الخبر الجيد أن الصحفي المسؤول يمكن كسبه بسهولة |
| Annem de daha pantolondaki lekeleri çıkaramadı. Ama bariz bir iyi tarafı da var. | Open Subtitles | وأمي لا تزال عاجزة عن ازاله بقع الدماء عن هذا السروال لكن هناك جانب جيد |
| Bowman'ın iyi tarafı vardı yani. Kötü tarafını anlatmıştım zaten. | Open Subtitles | إذاَ كان هنالك جانب مشرق في " بومان " وأخبرتك عن الجانب المظلم |
| Anladım, işin iyi tarafı, aileni kurtardın, değil mi? | Open Subtitles | نعم، على الجانب المشرق أنقذت عائلتك، أليس كذلك؟ |
| İşin iyi tarafı bu işe odaklanmamı sağladınız. | Open Subtitles | ،لكن على الجانب المشرق سيسمح لي بالتركيز على هذا |
| İyi tarafı, artık seninle daha çok vakit geçirebileceğim. | Open Subtitles | على الجانب المشرق سأتمكن من إمضاء المزيد من الوقت معكِ |
| İşin iyi tarafı; bekarlığa veda partisi devam ediyor. | Open Subtitles | :الجانب المشرق حفلة العزوبية ستستمر |
| Birleşik Devletlerin Başkanıyla tanışmanın en iyi tarafı yiyecekler. | Open Subtitles | الآن الشيء الجيد جداً في الإجتماع بالرئيس |
| Birleşik Devletlerin Başkanıyla tanışmanın en iyi tarafı yiyecekler. | Open Subtitles | الآن الشيء الجيد جداً فى الإجتماع بالرئيس |
| İşte iyi tarafı. Her şeye rağmen hâlâ umudum var. | TED | إليكم الجانب الجيد: على الرغم من كل ذلك، لا زال لدي أمل. |
| eğer iyi tarafı seçebiliyorsak neden öbür tarafı seçelim ki? | Open Subtitles | لو بامكاننا اخذ الجانب الجيد لماذا نذهب للاخر؟ |
| İşin iyi tarafı, öğrenme güçlüğü olduğuna dair bir kanıt yok. | Open Subtitles | الأخبار الجيدة أنه لا دليل على بطء في التعلم |
| Ama bu parçaların en iyi tarafı şudur ki biz bunları bir oyuncak mağazasından satın aldık. | TED | ولكن أفضل جزء عن هذه المكونات هو أننا قمنا بشرائهم من متجر للألعاب. |
| İyi tarafı erken teşhis edilmesi... | Open Subtitles | الخبر الجيد هو بأنهم إكتشفوه مبكراً وإنني أتلقى علاج متطور |
| Pardon, bunun iyi tarafı yok. | Open Subtitles | أَنا آسفة ، ليس هناك جانب جيد بهذه |
| -İşin birde iyi tarafı var. | Open Subtitles | هناك جانب مشرق في هذا |
| İşin iyi tarafı, biz kaybolalı aramaya başlayacakları kadar uzun bir zaman oldu. | Open Subtitles | الخبر السار أننا غبنا لوقتٍ طويل بما يكفي، لذا فإنّهم قد بدأوا البحث عنّا الآن. |
| Yani tam olarak da hastalığın iyi tarafı değil. | TED | وبالتالي لم يكن دائما الجانب الإيجابي من المرض. |
| İyi tarafı, olmaması. | Open Subtitles | الجانب المُشرق هو أنه لا يوجد جانب مُشرق |
| İyi tarafı, fazla ölü kalmayacak olması. Tekrar öldürebileceğim! | Open Subtitles | وأجمل ما في الأمر أنه لن يظل ميتاً، ممايعنيأنيسأتمكنمنقتلهمجدداً ! |
| O işi yapmanın iyi tarafı Mikey, eleştiri oklarına maruz kalmak zorunda olmaman. | Open Subtitles | أجل، الأمر الجيد في تحريك القطع يا (مايكي)... هو أنّك لست مضطراً للتعرض إلى الإنتقادات. |
| İşin iyi tarafı, Amy'nin dönmüş olmasıydı. Eve gittik, kahyanın gece kalmasını sağladık, çocuğu yatırdık. | Open Subtitles | الجزء الجيد أن أيمي عادت إلي,ذهبنا للبيت و طلبت من مدبرة المنزل المبيت |
| Yani... 4 gol atmanın en iyi tarafı nedir biliyor musun? | Open Subtitles | لذا هل تعرف ما هو افضل جزء في تسجيلك الاربعة اهداف |