| Şunu gördünüz mü? Bununla uçağa binmeme izin vermeyecekler, ama uçakta verecekler. | TED | أترون هذا؟ لن يسمحوا لي بركوب الطائرة مع هذا الشيء، ولكن، سيعطونني إياه على متن الطائرة. |
| Bu insanlar toplumun çöplüğüne atılmalarına izin vermeyecekler. | Open Subtitles | أولئك الناس لن يسمحوا بنبذهم إلى منفضة المجتمع. |
| Fakat beni almak için gelmen gerecek. Tek başıma ayrılmama izin vermeyecekler. | Open Subtitles | لكن يجب أن تأتى وتخرجيني لن يدعوني أذهب بمفردي |
| Ama vermezler! Yaşamama izin vermeyecekler! | Open Subtitles | لكن لن يفعلوا ، لن يتركوني أعيش حياتي |
| Sürekli sorup sorup durabilirsin ama senin kalbi almana asla izin vermeyecekler. | Open Subtitles | أستطيع الاستمرار بسؤالهم .. وسؤالهم،لكنالحقيقةهي،أنهم. أنهم لن يدعوك أبداً تأخذ ذلك القلب |
| Burayı dövüşmeden terk etmene izin vermeyecekler. | Open Subtitles | انظـــر، لن يتركوك ترحل بدون ان تقاتل |
| Kral olarak taç giymediğin sürece Wellspring'e gitmemize izin vermeyecekler. | Open Subtitles | لن يدعونا ندخل إلى وايت سباير حتى يتم تويجك كملك |
| Bu insanlar toplumun çöplüğüne atılmalarına izin vermeyecekler. | Open Subtitles | أولئك الناس لن يسمحوا بنبذهم إلى منفضة المجتمع. |
| Burayı kurmaya yardım ettiğin gerçeğinin farkındayım... ancak ortaklarımız soytarılıklarınla burayı parçalamana izin vermeyecekler. | Open Subtitles | مع الاعتبار الكامل لحقيقة انك ساعدت فى بناء هذا المكتب الا ان الشركاء هنا لن يسمحوا لك ان تهدمه بتهريجك |
| Ölüler bana cevaplarını verdiler ve onları unutmama izin vermeyecekler. | Open Subtitles | الموتى منحوني أجوبتهم و الموتى لن يسمحوا لي بنسيانهم |
| Sonunda yemekte o mükemmel masada yanlarına oturmama izin vermeyecekler. | Open Subtitles | قريباً ، لن يدعوني أنّ أجلس بجوارهم علي الطاولة الرائعة في الغداء |
| Tam olarak onu bara götürmeme izin vermeyecekler. | Open Subtitles | و لن يدعوني أخرجها و أخذها إلى حانه |
| - ...gitmeme izin vermeyecekler. - Seni bırakmayacağım Galia. | Open Subtitles | لن يدعوني أذهب - أنا لن أترككي ، جاليا - |
| Eğer gitmezsem gazeteci olmama da izin vermeyecekler. | Open Subtitles | إذا لم أذهب لن يتركوني أكون صحفي بعدها |
| Kendim gibi olursam seninle kalmama izin vermeyecekler mi? | Open Subtitles | ...لأني إن كنت طبيعياً لن يتركوني أبقى معك |
| Bu kez karanlıkta öylece kaybolup kaçmanıza izin vermeyecekler. | Open Subtitles | انهم لن يدعوك تتسلل فى نهاية الليل وتختفى |
| Eğer NASA'da çalışmıyorsan sokakta yürüyüp uzay mekiği tamir etmene izin vermeyecekler. | Open Subtitles | ان لم تعمل مع ناسا هم سوف لن يدعوك تأتي من الشارع وتصلح الصاروخ |
| Senin bu iki adamı suçlamana izin vermeyecekler. | Open Subtitles | لن يتركوك تتهم هذان الرجلان |
| Buradan çıkmamıza izin vermeyecekler. Onları uğraştıralım. | Open Subtitles | لن يدعونا نخرج من هنا، سنجعلهم يستحقون هذا |
| Evet ama burada kalmamıza da izin vermeyecekler. | Open Subtitles | أجل ، و لكنهم لن يتركونا جالسين هنا أيضًا |
| Gary, gitmemize izin vermeyecekler. | Open Subtitles | غاري ، لن يسمحوا لنا بالخروج من هنا ، اوكي |
| Buradan çıkmana izin vermeyecekler. | Open Subtitles | هم لن يدعونك ترحل من هنا |
| Tam da bu sebeple seni burda tutanlar gitmene asla izin vermeyecekler. | Open Subtitles | ولهذا السبب الذين يحتجزونك هنا لا يمكنهم ان يطلقوا سراحك |
| Eminim hepsi gelmiştir, ve bu karakoldan canlı olarak çıkmama izin vermeyecekler. | Open Subtitles | ...أعتقد أنهم كلهم هنا ولن يدعونى أغادر هذا المكان حياً |
| Kimsenin gitmesine izin vermeyecekler. | Open Subtitles | يوم الجمعة ولن يسمحوا لأحد أن يذهب. |
| O hödükler gitmesine izin vermeyecekler. Uyuşturucu satıcıları onlar. | Open Subtitles | هؤلاء لن يتركوه يذهب وحسب ، انهم تجار مخدرات |
| Buraya gelmemeliydiniz. Gitmenize asla izin vermeyecekler. | Open Subtitles | لم يتوجب عليكِ المجيء لهنا إنهم لن يدعوكِ تغادرين أبداً |