| Hayır. Bu o kadar kolay değil. Aramızda bir şey var, Buffy. | Open Subtitles | الأمر ليس بهذه السهولة.لدينا شيئاً يا بافي شيئاً ليس جميلاً ولكن حقيقياً |
| Fakat gerçekten bu kadar kolay değil, iyi bir hikaye. | TED | و لكنها ليست بهذه السهولة, أن تكون بأكملها سعيدة. |
| Her şeyden önce, yedi tane güvenilir samuray bulmak o kadar kolay değil. | Open Subtitles | في المقام الأول ليس من السهل أيجاد سبعة من الساموراي الممكن الأعتماد عليهم |
| Bu o kadar kolay değil. Özgeçmişini getirmen gerekiyordu. | Open Subtitles | الأمر ليس بهذه البساطة عليك ان تترك سيرتك الذاتية |
| Ama onun kendini affetmesi ve insanları affetmesi o kadar kolay değil. | Open Subtitles | لكنه يحتاج أن يغفر لنفسه، وعند الناس، الأمر عادة ليس بتلك البساطة. |
| Bak, kaba olmaya çalışmıyorum, fakat bu göründüğü kadar kolay değil, | Open Subtitles | لا أريد أن أكون فظا لكن ذلك ليس سهلا كما يبدو |
| Bu iş düşündüğünüz kadar kolay değil. Stüdyoya girip doğrudan şova çıkmak... | Open Subtitles | الأمر ليس سهلاً كما تعلم أن تدخل للأستديو, إلى عرض حىّ مباشرةً |
| Bu o kadar kolay değil! Sadece ikiniz. Riskli olacak. | Open Subtitles | ليست بتلك السهولة فقط إثنان منكم,ستكون مخاطرة |
| Göründüğü kadar kolay değil tabi ki. | Open Subtitles | انها ليست بهذه البساطة بالطبع. |
| O kadar kolay değil. Onu çok çekici buluyorum. Ondan hoşlanıyorum. | Open Subtitles | الأمر ليس بتلك السهولة أجده جذاباً جداً وأنا معجبة به كثيراً |
| Ama görevdeyken bunu yapmak o kadar kolay değil. | Open Subtitles | لكن حينما تكونين بالخارج فى الميدان , فإن الأمر ليس بهذه السهولة |
| O kadar kolay değil. Onu bırakırsam, işten de ayrılmam lazım. | Open Subtitles | إن الأمر ليس بهذه السهولة إذا كنت سأتركه علي أن أستقيل من عملي |
| Biliyorum, çok isterdim. Ama o kadar kolay değil. | Open Subtitles | أريد البقاء و لكن الأمور ليست بهذه السهولة |
| - Üç, dört güne California'da oluruz. - O kadar kolay değil. | Open Subtitles | ثلاثة أو أربعة أيام، سوف نكون في ولاية كاليفورنيا انها ليست بهذه السهولة |
| Ve bu güce sahip olmak sandığın kadar kolay değil. | Open Subtitles | وفي هذا العالم ليس من السهل العثور على شخص مثله |
| Ancak iş, sadece çocuk işçi olmadığından emin olmak kadar kolay değil. | TED | لكنه ليس من السهل التحقق من عدم وجود عمالة أطفال. |
| Bu o kadar kolay değil bebeğim. İletişim uydusunun dolaşıp doğru konuma geçmesini beklemek zorundasın. | Open Subtitles | الأمر ليس بهذه البساطة يا عزيزتي، لا بدّ أن ننتظر قمر إتّصالات ليستوي في وضعٍ ملائمٍ. |
| O kadar kolay değil. Bütün apartmanda kapıları zorluyorlar. | Open Subtitles | ليس بتلك البساطة يا رجل ، تلك الأشياء داخلالمبنىتُحطمجميعالأبواب. |
| Şöyle düşünüyorlar, "Tamam insanların kola hakkında düşündüklerini bulmak o kadar kolay değil. | TED | يعتقدون , أه حسنا, إكتشافنا لاراء الناس في مشروب للكولا ليس سهلا كما إعتقدنا. |
| ...internetten birşeyler ısmarlamak hiç de söylendiği kadar kolay değil. | Open Subtitles | طلب الهدايا من الإنترنت ليس سهلاً كما يقول الناس |
| O kadar kolay değil dostum. İnsanların hayat tarzları tehlikede olmadığı sürece çok zor. | Open Subtitles | إنها ليست بتلك السهولة يا صديقي ليست عندما تصبح أنماط حياة البشر على المحكّ |
| - Bu o kadar kolay değil. | Open Subtitles | ـ إنها ليست بهذه البساطة. |
| - Sana yeni ekipman ayarlayacağım. - O kadar kolay değil. | Open Subtitles | ـ سأحصل لك على مُعدات جديدة ـ الأمر ليس بتلك السهولة |
| O iş o kadar kolay değil, değil mi, Soda? | Open Subtitles | لكنه ليس بتلك السهوله, هل هو, سودا؟ |
| Benim içinde o kadar kolay değil. | Open Subtitles | هذا ليس سهل على ايضا لماذا لا نتقاسمه؟ |
| Tanrının bu lütfu düşündüğün kadar kolay değil. Çok uzun zamanın birikimine ve deneyimlerine dayanır. | Open Subtitles | مراتب الآلهه ليست بسيطة كما تظن تحتاج اَن تجمع الخبرة والممارسة فترة طويلة. |
| Geçmişi değiştirmek düşündüğünüz kadar kolay değil. | Open Subtitles | إن فكرة تغيير الماضي ليست سهلة كما تعتقدين |