| Dostumuz Bay Doe hakkındaki tüm kanıtları temizlemiş, her şeyi. | Open Subtitles | صديقنا نظف كل ادلتنا المتعلقه بالسيد دو هنا كل دليل |
| Ama bu bina, içindeki herkesi ve kanıtları yok edebilmek için bombalarla sarılı. | Open Subtitles | لكن هذا المبنى يحتوي على قنابل وضعت بداخله لتدمير أي و كل دليل |
| kanıtları topladıktan sonra... onlara güzelce dinlenmeleri için izin vereceğim. | Open Subtitles | كنت أخطط لجمع أدلة على خيانتهم وأجبرهم على التقاعد المبكر |
| Tamam, mahkemenin insanların vahşi olduğu iddialarını... destekleyecek kanıtları olduğunu kabul ediyoruz. | Open Subtitles | نحن نوافق على أن هناك أدلة تعضد الاتهام بأن البشر كانو همجا |
| Çünkü ben ofisine girdiğimi, kanıtları bulduğumu ve kazara kapıyı açık unuttuğumu ve kim olduğu bilinmeyen biri tarafından dayak yediğini sanıyordum. | Open Subtitles | أعتقد بأنني اقتحمت مكتبه ووجدت الادلة ثم تركت بابه مفتوحاً من دون قصد بعد ذلك اعتدى عليه شخصا ما و قام بضربه |
| Bu davaların düşürülmesi için kanıtları yok edip çalabileceğini düşünüyoruz. | Open Subtitles | نظنّه ربّما يسعى لسرقة أو تدمير الأدلّة لإسقاط تلك القضايا. |
| kanıtları topluyoruz, fotoğraflara ve örneklere bakıyoruz, herşeyi not ediyoruz... oluş zamanlarını yazıyoruz. | Open Subtitles | نلتقط القطع نحن نجمع كل الأدله, نأخذ الصور والعينات 000 ونكتب كل شيىء 000 |
| Eğer sen suçluysan, kanıtları başka bir yerlere nasıl çektin? | Open Subtitles | اذا كنت انت المذنب لماذا كل دليل في مكان اخر؟ |
| Bütün kanıtları bir araya getirip sonra oylamaya sunmak istiyor. | Open Subtitles | هي تريد أن تحصل على دليل كافي وبعدها تقوم بالتصويت |
| Bana karşı bir kanıtları yok. - Tüm bunları uyduruyorlar. | Open Subtitles | لا يملكون أيّ دليل ضدّي إنّهم يخلقون كلّ هذا الهراء |
| -Ne? Görünüşe göre karanlık koridorda buzun ötesinde kanıtları varmış. | Open Subtitles | بس واضح انه فيه دليل في العالم التاني ورا التلج |
| Evet, eğer bana karşı kanıtları varsa, o adamı öldürdüğümü biliyorlar. | Open Subtitles | أجل, إذا كان لديهم أدلة ضدي, هم يعرفون بأني قتلت الرجل. |
| Başsavcı, onun sistematik bir şekilde kanıtları saklayarak mahkûmiyet aldırdığı hakkındaki iddiaları araştırıyor. | Open Subtitles | النائب العام يحقق في مزاعم أنه يقوم بإخفاء أدلة بإنتظام للحصول على الإدانة |
| Polis başka fikirdeydi fakat dava açmağa yetecek kanıtları yoktu. | Open Subtitles | البوليس كان له رأى آخر, ولكنه لايملك أدلة كافية لأدانتها |
| Telefonları ayırmak, kanıtları paketlemek ve sonu gelmeyen raporlar yazmak... | Open Subtitles | فقط اسجل الهواتف واغلف الادلة واعبئ طلبات اوراق غير منتهية |
| Mahkeme nezdinde kanıtları ortaya koyana kadar davanın ertelenmesini istememin çok şaşırtıcı yönleri var. | Open Subtitles | هناك بعض الغموض يواجه هذه القضية اريد ان احجب أساس المرافعة الى ان اضع امام المحكمة بعض الادلة |
| Herşeyi bitirip tüm kanıtları yok etmeliyiz. | Open Subtitles | يجب أن نُنهى كل شئ، يجب أن تخفى كل الأدلّة |
| Bu kanıtları görmek isteyenler var. | Open Subtitles | الجنرال لابد أن لديه إهتمام خاص برؤية بعض الأدله تعود |
| Tıbbi tetkikçi olarak ilk işimde kanıtları tehlikeye atsaydım nasıl bir durum sergilerdi? | Open Subtitles | كَيْفَ سيبدو اذا عرضت دليلاً لحفلتِي الأولى كطبيب شرعي؟ |
| Şuradaki kutuda binada olanların kanıtları var. Sen onlara bak. | Open Subtitles | ثمة أدلّة من المبنى بتلك العلب، يمكنك معالجتها. |
| Ama merak ediyorum bu adam bütün bu kanıtları nereden aldı. | Open Subtitles | لكننى اتسائل من اين حصل ذلك الرجل على كل الادله ؟ |
| - Şimdi bütün kanıtları gördüğümüze göre - Bekle! İtiraz ediyorum. | Open Subtitles | الأن و بعد ان رأينا كل الدلائل انتظر,انا اعتراض |
| Bu, akbabalara cazip gelen şeyin beyin olduğunu ve akbaba davranışını çalışmanın kanıtları bir araya getirmeye nasıl yardımcı olduğunu göstermektedir. | TED | هذا يشير إلى أن المادة الدماغية كانت طعماً للنسور ويوضح كيف يمكن لدراسة سلوكيات النسور أن تساهم في جمع بعض الأدلة. |
| Siz bize aileyi çökertmek için ihtiyacımız olan tüm kanıtları bulup getirebilirsiniz. | Open Subtitles | أنت يُمْكِنُ أَنْ تَحْصلَ علينا الدليلَ الذي نَحتاجُ لجَلْب كُلّ كامل العائلةِ أسفل. |
| Sana karşı olan gerekli kanıtları vereceğini düşünüyorlar. | Open Subtitles | لأنهم أعتقدوا أنك سوف تخطىء و تمدهم بالدليل ضدك |
| Polisler eskisi gibi kanıtları görmezden gelmiyor. Güvenlik kamerası her şeyi yakalamış. | Open Subtitles | الشرطة لم تعد تأتي بالأدلة كما كانت كاميرا آمنية ألتقطت الأمر كله |
| Samantha Rose cinayet davasına ait kanıtları almaya çalışırken öldü. | Open Subtitles | ماتَ بينما مُحَاوَلَة لسَرِقَة الدليلِ مِنْ قضيةِ قتل سامانثا روز. |
| Babamın günlükleri, operasyonlarımın kanıtları kimliğim. | Open Subtitles | مذكرات والدي، أدله على الاهداف التى قمتُ بإقصائها، هويتي. |