| Öfkemiz büyük bir rahatsızlık getiriyor ve çatışma, rolümüzün konfor getirme olmasından doğuyor. | TED | غضبنا هو مصدر انزعاج كبير، ويظهر الصراع لأنه يتحتم علينا توفير الراحة. |
| Pek konfor alanı sayılmaz ama hastane o alanın içinde. | Open Subtitles | ليس قدرا كبيرا لمنطقة الراحة لكن المستشفى مناسبة في الداخل |
| Yardım, koruma, konfor sağlamak için elimizden geleni yapmaya çalışıyoruz. | TED | نحاول أن بنذل كل مافي وسعنا لتقديم بعض المساعدة، بعض الحماية، بعض الراحة. |
| Atık alanları 7,5 km aralıklı, ama kaçırılma alanlarını bulana dek konfor bölgesinin büyüklüğünü bilemeyiz. | Open Subtitles | مواقع التخلص هي داخل 5 اميال لكن حتى نعرف مواقع الاختطاف من الصعب ان نعرف حجم مساحة راحته |
| New York'u terk edeceksin ve konfor Diyarı'na adım atacaksın. | Open Subtitles | ستغادرين مدينة "نيويورك"، وتدخلين "مدينة الدفء". |
| 15. Yüzyılda bu ev inşa edilirken,.. ...konfor konusuna pek önem vermemişler. | Open Subtitles | عندما بنى ذلك فى القرن الخامس عشر الراحه لم تكن الغايه |
| Bu konfor ve her aşamada iyi yaşamakla ilgilidir. | TED | ببساطة هو حول الراحة وأن تعيش جيداً في أي مرحلة |
| Su, elektrik, havagazı, her türlü konfor. Herşeyim var. | Open Subtitles | مزود بالماء ، كهرباء ، غاز لدي كل سبل الراحة ، عندي كل شيء |
| Yaşadığın konfor artık geride kaldı. | Open Subtitles | وسائل الراحة الحديثة أصبحت درباً من دروب الماضي |
| Yeraltı sığınağında son model güvenlik önlemleri ve konfor unsurları vardır. | Open Subtitles | الطابق الأرضي معقد مكان ماتعيش له أحداث الأمن ووسائل الراحة |
| İnsanlara kötü davranmak yerine onlara konfor ve umut sağlayabiliriz. | Open Subtitles | البدء بالتغير أيضاً ربما بدلاً من معاملة الناس بسوء نستطيع أن نقدم لهم الراحة والأمل |
| konfor mu istiyorsun yoksa polis kontrolünü geçmeyi mi istiyorsun? | Open Subtitles | أتُريد الراحة أم تُريد العبور من نقطة التفتيش هذه؟ |
| Sana süiti ayarladım. Her şey, her türlü konfor var, her şey on numara jakuzi, oturma odası, kuş tüyü yorgan. | Open Subtitles | حجزت لك جناحاً بكل وسائل الراحة وكل شيء وجاكوزي |
| Gördüğün gibi, biz burada konfor uğruna parayı çarçur etmiyoruz. | Open Subtitles | كما ترى, نحن لا نضيع المال على وسائل الراحة |
| Emin ol ülkemde de her çağdaş konfor var. | Open Subtitles | وأنا أؤكّد لك، هناك في بلدي لدينا كل وسائل الراحة الحديثة |
| Bunun dışında istediğimiz şey konfor ve eğilim. | Open Subtitles | ولكنه ما نريد إظهاره من هذا هو الراحة والعاطفة |
| Ve Jessica'yı öldürerek zaten konfor alanının dışına çıkmıştı. | Open Subtitles | و كان مسبقاُ خارج منطقة راحته بعد قتله لجيسيكا |
| Demek ki konfor bölgesi burayla kısıtlı değil. | Open Subtitles | اذا منطقة راحته ليست محدودة فقط هنا |
| konfor Diyarı'nı sevdim. | Open Subtitles | أحب "مدينة الدفء". |
| Çünkü ayakkabı demek konfor demektir. | Open Subtitles | لأن الأحذيه تعني الراحه |
| Sizi konfor alanınızdan çıkaracak küçük riskler almaya istekli olun. | TED | فكونوا مستعدين للمغامرات الصغيرة التي ستخرجكم من منطقة راحتكم. |
| Burası 1994 yılında her türlü konfor düşünülerek yenilenmiş. | Open Subtitles | الذي جدد في 1994 وزود بكل المرافق المتوقعة |