| konsere kadar hazırlanmam için yeni bir kemana ihtiyacım var. | Open Subtitles | وأنا بحاجة لوقت لكى أرتب آلة كمان من أجل الحفل |
| Şuanki sağlık bakanı, Aaron Motsoaledi bu konsere katıldı ve kendisiyle tanışma fırsatım oldu. Bana bütünüyle takipçi olacağını ve değişime odaklanacığını söyledi, ki buna gerçekten ihtiyaç var. | TED | آرون موتسوليدي .. وزير الصحة الحالي حضر الحفل حينها وحظيت بفرصة مقابلته وقد تعهد لي بإلتزام تام لإحداث تغير حقيقي فيما يخص هذه القضية والذي هو مطلوب بشدة اليوم |
| Gelecek hafta sonu beni Anaheim stadyumundaki konsere götürür müsün? | Open Subtitles | هل تصحبني الي الحفلة التي تقام في الاستاد الاسبوع القادم |
| Hem benimle konsere gitmek isteyen bir sürü oğlan var. | Open Subtitles | وهناك الأطنان من الشباب الذين يرغبون .بالذهاب معي إلى الحفلة |
| Daha sonraki bir trene binersek, Helen konsere yalnız gitmek zorunda kalmaz. | Open Subtitles | إذا ركبنا قطارا متاخرا قلن تضطر هيلين ان تذهب للحفل وحدها |
| O kadar önemil değil. - Bu akşam bir konsere gidelim. | Open Subtitles | لاتقلق ليس بالأمر الهام لا سوف نذهب للحفلة الليلة |
| Oh, yeah, Geçen akşam bazı arkadaşlarla bir konsere gittim. | Open Subtitles | أجل، لقد كنت فى حفلة موسيقية مع أصدقائى بالأمس حقاً؟ |
| Gitmeliyim. konsere on dakika geciktim bile. | Open Subtitles | لابد أن أرحل في عشرة دقائق أنا متاخرة على الحفل |
| Yardım et Tanrım, o konsere gitmeliyiz. | Open Subtitles | حتى يساعدني، الله، ونحن نذهب إلى أن الحفل. |
| Evet, onu aradım ve onunla konsere gidemiyeceğimi söyledim ve büyük bir ihtimalle başkasıyla gidecek. | Open Subtitles | أجل، إعتذرت لها، وأخبرتها بعدم تمكّني لمرافقتها إلى الحفل. وبالأرجح ستقوم الآن بدعوة شخص آخر. |
| Tamam, ama uyuyakalırsan, konsere gidebilir miyim o zaman? | Open Subtitles | حسناً، وإن شعرتي بالنُعاس، حينها أستطيع الذهاب إلى الحفل الغنائي؟ |
| Sanırım gitsen iyi olur. konsere geç kalmak kaba bir davranıştır. | Open Subtitles | أعتقد أنه من الأفضل ان تذهب فليس من اللائق أن تتأخر عن الحفلة الموسيقية. |
| En iyi kız arkadaşım geldi. Bu konsere gitmek için ölebilir... onun için bir bilet bulabilir miyiz? | Open Subtitles | أفضل صديقاتي هنا وستجن للذهاب إلى هذه الحفلة |
| Baban seni ülkenin bir ucuna konsere mi götürüyor? | Open Subtitles | يأخذك أبوك عبر طرق الولاية فقط لرؤية الحفلة. |
| konsere gidemem. Kalabalığa karışamam. | Open Subtitles | لا يمكنني ان اذهب للحفل لا أستطيع أن اواجه الناس |
| konsere birlikte gitmek isteyeceğin bir erkek varsa , anlayışla karşılarım. | Open Subtitles | حسناً، إن كان لديك رجل تريد ان تذهب معه للحفل الليلة اتفهم هذا بالكامل |
| O küçük cadıyı konsere götürmene inanamıyorum. | Open Subtitles | لا يمكنني تصديق أنك ستأخذ تلك الساحرة الصغيرة للحفلة |
| Hey, Neden Nadya'yı İlk çıkmanızda konsere getirmiyorsun? | Open Subtitles | لما لا تحضر نادية للحفلة الموسيقية أولا؟ سيكون هذا رائعا |
| Sonuç olarak, her sene, aynı salonda Uluslararası Kadınlar Gününü kutlamak için harika bir konsere ev sahipliği yapıyorum. | TED | لذلك وفي كل عام في نفس القاعة، أستضيفُ حفلة موسيقية رائعة للإحتفال بيوم المرأة العالمي. |
| Hibiya parkındaki konsere gideceğim. | Open Subtitles | انا ذاهبه الى حفلة موسيقية في حديقة هيبيا |
| konsere birlikte gittiğin adamı çağır da, örümceği o öldürsün. | Open Subtitles | لماذا لا تأتين بالشخص الذي رافقك لحفلة الروك الموسيقية ليأتي ويقتل العنكبوت |
| Bütün akşamı birlikte geçirmeyi ve konsere gitmeyi planlamıştık. | Open Subtitles | لقد خططنا أن نمضى طوال الأمسية معاً ، ثم نذهب لرؤية الكونسيرت |
| konsere gel, bu konuyu orada konuşabilirsin. | Open Subtitles | ألا يمكنك الحضور للعرض ومن ثم مناقشتها في الأمر هناك |
| Bugün beraber konsere gittiğinizi duydum. | Open Subtitles | كنت سمعت أنك ذهبت إلى حفل موسيقي معه اليوم |
| Arkadaşlarıyla bir konsere gitmişti ve orada esrar içmiş ama sanırım senin kızın olduğu için böyle şeyler yapmayacağını düşünüyorsun. | Open Subtitles | إسمع, إنها تذهب للحفلات مع أصدقائها و تدخن الحشيشة لكن, أتعلم أعتقد لأنها ابنتك |
| İki eski arkadaşın konsere gitmesi illegal bir şey değil. | Open Subtitles | فقط صديقين قديمين في حفل غنائي إنه ليس مخالف القانون |
| Keşke senle konsere gelebilseydim. | Open Subtitles | اتمنى لو استطعت الذهاب معكِ الى حفلة الموسيقى |
| Seni her konsere sokabilir. | Open Subtitles | بإمكان والده إدخالك أيّة حفلة موسيقيّة |
| Biz... konsere gidiyoruz. | Open Subtitles | نحن... . ذاهبون إلى حفلٍ موسيقيّ |
| Kulağı sağır birini, konsere götürmek gibi bir şey bu. | Open Subtitles | هذا أشبه بحضور أحدهم لحفل موسيقي وهو أصمّ |