| Senin gibi yürümek, senin gibi konuşabilmek için her şeyi yapardım. | Open Subtitles | كنت لأفعل أي شيء لأسير مثلكن، لأتحدث مثلكن |
| Bu da mikrofona konuşabilmek için General Clay ile yanak yanağa gelmemiz anlamına geliyordu. | Open Subtitles | ما اضطرني إمالة نفسي (وخدي ملاصق لخد الجنرال (كلاي لأتحدث عبر الميكرفون |
| Onları Otto'yla konuşabilmek için yaptım. | Open Subtitles | فعلت ذلك فحسب لأتحدث معه |
| Bu konu hakkında konuşabilmek isterdim. | Open Subtitles | لأود أن نتمكن من تبادل الحديث بهذا الشأن |
| "Bu konu hakkında konuşabilmek isterdim." | Open Subtitles | لأود أن نتمكن من تبادل الحديث بهذا الشأن |
| Oraya seninle konuşabilmek için gittiğini söyledi. Programını bile ayarlamış. | Open Subtitles | لقد قال بأنه ذاهب الى هناك لكي يتمكن من التحدث معك .حتّى أنه قام بتعديل جدول أعماله |
| Seninle konuşabilmek için yedim. | Open Subtitles | أنا.. أنا آكلها لكي أتمكن من التحدث معكِ أنا معجب بكِ.. |
| Yani, bu kadar rahat konuşabilmek. | Open Subtitles | أن أتمكن من التحدث عن هذه القصه |
| Tully ile konuşabilmek neredeyse bir hafta aldı. | Open Subtitles | استغرقت أسبوعاً حتى تمكنّت من التحدث مع (تولي) |