| Bununla ilgili konuşmak için yanına gitmiştik ki aniden kuramı çürüttü. | TED | هكذا ذهبنا للتحدث معه حول هذا الموضوع وعلى الفور، أسقط النظرية |
| Bugün konuşmak için fırsat bulamadığım daha pek çok mikrobik örnek var. | TED | هناك الكثير من الأمثلة للكائنات المجهرية التي لايسعني الوقت للتحدث عنها اليوم. |
| Hepinizin bildiği gibi buraya psikoloji hakkında konuşmak için geldim. | Open Subtitles | أنا هنا للتحدث عن علم النفس وهو كما تعرفون جميعاً |
| Bugün burada, okyanusun ortasında teknede duruyorum ve çalışmamın gerçekten önemli etkisini konuşmak için buradan daha iyi bir yer olamaz. | TED | أقف هنا اليوم على هذا القارب في عرض المحيط، وما من مكان أفضل من هذا للحديث عن تأثير عملي بالغ الأهمية. |
| Ve böyle konuları konuşmak için burası uygun bir yer değil. | Open Subtitles | إضافة إلى أن المكان ليس ملائما ً للحديث عن هذه الأمور |
| Bütün görüşler olumlu ama sizi buraya politika ve ekonomi konuşmak için çağırmadım. | Open Subtitles | كل النتائج كانت ايجابية لكنني لم أحضركم الى هنا لمناقشة السياسة و الإقتصاد |
| Kapıyı çaldığında biz de Oliver'ın nihayet konuşmak için hazır olduğunu sandık. | Open Subtitles | عندما طرقتَ على الباب ظننا أنه أوليفر وأنه أصبح مستعداً أخيراً للتحدّث |
| John, çok üzgünüm. konuşmak için sana geldim ama yoktun. | Open Subtitles | جون ، انا متأسفة ذهبت للتحدث معك ولم تكن هناك |
| Ve Tanrı'yla konuşmak için cep telefonuna ihtiyacın yok, değil mi? | Open Subtitles | و لا تحتاج إلى هاتف خليوي للتحدث إلى الرب , صحيح؟ |
| Bu akşam bu yüzden buradayız. Rüzgâr hakkında konuşmak için. | Open Subtitles | هذا ما نحن هنا لأجله اليوم ، للتحدث عن الرياح |
| Eğer bir kişi daha olursa, yabancı biri eşimle konuşmak için doğruyu söyleyebilirdi. | Open Subtitles | إذا استطعت دفع طرف ثالث، غريب للتحدث مع زوجي ربما قد يقول الحقيقة |
| - Suratıma bakmıyor. - konuşmak için bir yol bul. | Open Subtitles | إنه حتى لا يستطيع النظر إلي ستجدين طريقة للتحدث معه |
| Kiracılar taşınmadan önce onlarla konuşmak için okuldan önce eve gitmesi gerekti. | Open Subtitles | كان عليها الذهاب إلى منزلها قبل المدرسة للتحدث مع المستأجرين قبل انتقالهم |
| Seninle bir daha konuşmak için şans bulabilir miyim; bilmiyorum | Open Subtitles | لا أعرف إن كانت ستتسنى لي الفرصة للحديث معك ثانيةً |
| Sekizde bitti ama daha sonra konuşmak için orada kaldım. | Open Subtitles | فقد انتهت في الساعة 8: 00، ولكن بقيت بعد للحديث. |
| Yapmayın, biliyoruz ki bizi buraya büyükelçilik konusunu konuşmak için davet ettiniz. | Open Subtitles | هيا .. كلانا يعرف بأنك دعوتنا إلى هنا للحديث عن منصب السفير |
| Annem işimizi konuşmak için buraya geliyor, ...ve ben istifa ediyorum. | Open Subtitles | حسناً, أمي ستأتي إلى هنا لمناقشة أعمالنا و أنا سوف أستقيل |
| Ölüm hakkında konuşmak için ölmem mi gerekiyor? | Open Subtitles | أتعني أن عليّ الموت لمناقشة نفاذ بصيرتك بشان الموت؟ |
| Bilirsiniz, insanların her türlü konuda konuşmak için bir araya geldikleri yerler. | Open Subtitles | تعرف، حيث ناس يجتمعون للتحدّث عن مهما هم إلى. الحقّ. |
| Bizimle konuşmak için zaman ayıran profesyonel bir öğretmen o. | Open Subtitles | أنه معلم محترف والذي فرغ لنا من وقته ليتحدث معنا |
| Eğer gerçeği söylemek gerekirse, aynı zamanda seninle konuşmak için döndüm. | Open Subtitles | حسناً، إذا كنت سأكون صريح تماماً، لقد عدت أيضاً للتكلم معك. |
| Sanırım reisin zamanı doldu. Senin konuşmak için 8 senen vardı. | Open Subtitles | أنا اصدق بأن ألنائب يهدر وقتة كان لديك ثمان سنوات للكلام |
| "bu gözler ne zaman yeteri kadar cesur olacak konuşmak için ?" | Open Subtitles | متى هذه العيون ستكون شجاعة بما فيه الكفاية لتتكلم ؟ |
| Whitey'den buraya gelmesini... senin Kuzgunlar'da oynaman konusunda konuşmak için istedim. | Open Subtitles | انا دعوت وايتـي هنا لنتحدث عن عودتك للعب مع فريق رايفنز |
| konuşmak için yemekte buluşabileceğimize karar verdik. Biliyor musun? | Open Subtitles | نحن اتفقنا على التقابل للغداء لكي نتحدث اتعلمين ماذا؟ |
| Kaybolduğun zaman seninle konuşmak için dünyadaki her şeyimi verebilirdim. | Open Subtitles | عندما أختفيتٍ، كنت لقمتُ بعمل أي شئ لكي أتحدث معكِ |
| Sadece merak ediyorumda birazcık konuşmak için bir araya gelebiliriz. | Open Subtitles | كُنت أتسائل ما إذا كُنا نستطيع أن نتقابل لمحادثة صغيرة |
| Ailenin geçmişini konuşmak için birkaç kez görüştük. | Open Subtitles | لقد تقابلنا عدة مرات لنناقش تاريخ العائلة |
| Seksi jinekolog uzmanıyla konuşmak için bir sebep buluyorsun sürekli. | Open Subtitles | أنت تختلق الأعذار دائماً لتتحدث مع طبيبة النساء المثيرة تلك |
| Eminim ki sen de buraya bunları konuşmak için gelmedin. | Open Subtitles | أنا متأكد بأنك لم تأتي إلى هنا لتحدث عن هذا؟ |