| Sorun yok gibi, normal normal konuşuyorlar. | Open Subtitles | أعتقد أن لا بأس بالأمر، فيبدو أنهما يتحدثان على خير ما يرام |
| Onlar bir sosyal hizmetler görevlisi ile konuşuyorlar. | Open Subtitles | انهما يتحدثان إلى موظف الخدمة الاجتماعية |
| Bu işte çok hızlı konuşuyorlar... söylediklerinin yarısını kaçırdım. | Open Subtitles | إنّهم يتحدّثون بسرعة في هذا المجال لدرجة أنّني أعجز عن فهم نصف الحديث |
| Ve iyi haber ise, insanlar artık sürdürülebilir gemi taşımacılığı hakkında konuşuyorlar. | TED | و الجميل في الأمر أن الناس يتحدثون الآن عن النقل البحري المستدام. |
| Bu üç kız göz göze gelme sıkıntısı olmadan birbirleriyle konuşuyorlar mesela. | TED | هؤلاء الفتيات الثلاثة يتحدثن مع بعضهن البعض بدون التواصل البصري المزعج. |
| Şimdi, bazı insanlar buna bakıyor ve sığ materyalizm hakkında konuşuyorlar. Fakat bu kesinlikle ona bakmak için yanlış bir yoldur. | TED | بعض الناس ينظرون إلى هذا ويتحدثون عن المادية السطحيّة، ولكن هذه طريقة خاطئة للنّظر في الموضوع. |
| Kim ya da ne hakkında konuşuyorlar? | Open Subtitles | ماذا أو مَن كان عليهما أن يتكلمان عنه؟ |
| Kardeşim, Chanda ve Rajkumar telefonla konuşuyorlar. | Open Subtitles | تشاندا و راجكومار كانا يتحدثان في الهاتف. |
| Ben mi paranoyaklaşmaya başladım, yoksa bizim hakkımızda mı konuşuyorlar? | Open Subtitles | هل أصبحتُ شكاكة أم يبدو وكأنهما يتحدثان عنا؟ |
| Dava stratejisi hakkında konuşmuyorlar, Diane'i atma hakkında konuşuyorlar. | Open Subtitles | إنهما لا يتحدثان عن استراتيجتهم في المحاكمة إنهم يتحدثون عن تنحية دايان من منصبها |
| İnsanlar sürekli arkamdan konuşuyorlar. | Open Subtitles | أقصد، النّاس الذين يتحدّثون عنّي خلف ظهري |
| Benimle zar zor konuşuyorlar. | Open Subtitles | أجل، إنّهم بالكاد يتحدّثون إليّ بعد الآن. |
| Senin hakkında konuşuyorlar ama ne dediklerini anlayamıyoruz. | Open Subtitles | نحنُ نعلمُ أنّهم يتحدّثون عنك لكننا لا ندري ما ذا يقولون |
| Orası neresi? Doktorlardan oluşan bir ekip. Eve dönmeden önce seninle biraz konuşuyorlar. | Open Subtitles | إنه مجموعة من الأطباء ، سوف يتحدثون إليك قليلاً قبل عودتك إلى البيت |
| Dört kadınla! Dört defa değil! Onlarla konuştuğum için benimle konuşuyorlar. | Open Subtitles | مع أربع نساء, ليس أربع مرات وهنّ يتحدثن معي, لأنني أتحدث معهنّ |
| (öpücük baba) birkaç gündür burdalar ve İspanyolcayı bülbül gibi konuşuyorlar. | Open Subtitles | لقد امضوا هنا ايام عده ويتحدثون الاسبانيه جيدا |
| En azından annen ve baban konuşuyorlar. | Open Subtitles | على الأقل أمك و أبوك يتكلمان |
| Bu mantarları yiyorlar ve kafaları görüşlerle doluyor ve ölülerle konuşuyorlar. | Open Subtitles | يَأْكلونَ هذهِ الفطرِيات وتَمْتليء رؤوسَهم بالمخيلات وهم يَتكلّمونَ مع المَوتى |
| İşte. Demek ki benim hakkımda İspanyolca konuşuyorlar. | Open Subtitles | لذا ، كانوا يتحدثوا عني بـ الأسبانية لقد كنتُ أعرف هذا |
| - Sanırım hâlâ konuşuyorlar. | Open Subtitles | أعتقد أنّهما مازالا يتحدّثان معاً |
| Ve keşfettik ki okulda oyunlar hakkında konuşan öğrencileri hakkında oldukça aşağılayıcı konuşuyorlar. | TED | واكتشفنا .. انهم تحدثوا في هذا الخصوص مع الطلاب في المدرسة الذين يحبون الالعاب بصورة مفرطة .. |
| "Kanada'dan yeni geldim" diyeceğim. Çoğunlukla Fransızca konuşuyorlar. | Open Subtitles | لقد عدت تواً من كندا، كما تعلمون إنهم يتكلمون الفرنسية كثيراً هناك |
| Belki hepsi kendi aralarında konuşuyorlar. Belki onlarla konuşmayan tek kişi benim. | Open Subtitles | ربما تكلموا كلهم مع بعض وأنا الوحيدة التي لا يتكلموا معها |
| İnsanlar Settler ormanının orada gördüklerinle ilgili konuşuyorlar | Open Subtitles | سَمعتُ الناسَ يَتحدّثونَ عن ما رَأيتَي في غابةِ المستوطنِ |
| Söylediklerimin bir kelimesini anlamıyorlar. Felemenkçe ya da Fransızca veya her neyse konuşuyorlar. | Open Subtitles | انهم لا يفهمون كلمة مما اقوله فهم يثرثرون بالهولندية او الفرنسية او ايا كان |
| Ne konuşuyorlar sizce? - Sende kalsın ister misin? - Şnorkelini geri istiyor musun? | Open Subtitles | ما الذي تعتقدون انهم يتكلمون عنه هل تريد الحصول عليها ؟ |