| Ve bu nohut, kurutulmuş süt ve birçok vitaminle yapıldı, beynin tam olarak ihtiyacını karşılamak üzere. | TED | وهذه مصنوعة من الحمص، الحليب المجفف ومجموعة من الفيتامينات، صممت لتماشي بالضبط احتياجات الدماغ. |
| Deniz suyunda bekletilmiş ve güneşte kurutulmuş çeyrek inçlik deriden yaptı. | Open Subtitles | لقد صنعها من من ربع بوصة من الجلد المجفف تحت الشمس ومغرّقة بالماء المالح |
| Artı, köpek eğiticileri ödül olarak, kurutulmuş boğa penisi kullanır. | Open Subtitles | بالإضافة لذلك، إستخدم مدرّبي الكلاب قضبان الثيران المجففة بالتبريد كجائزة |
| Suçlular kurutulmuş katilleri üzerinize yerleştirdiler. | Open Subtitles | المجرمون زرعت هؤلاء السفاحين المجففة على شخصكم. |
| Ayrıca, Samuel bana, kurutulmuş gergedan penisinden yapılmış bir doğurganlık kolyesi verdi. | Open Subtitles | وقد أعطاني ساميول عقداً أفريقياً للخصوبة مصنوع من جزء وحيد قرن مجفف |
| kurutulmuş etini alırken elime vurman, şişman bir kızın yapacağı bir şey. | Open Subtitles | طيب أنت تضربين يدي حين أحاول أخذ اللحم المقدد إنه أمر تفعله الفتاة السمينة |
| Güney Afrika'da, sulu mopan solucanı temel bir besindir, baharatlı sosta pişirilir ya da kurutulmuş ve tuzlu olarak yenir. | TED | في جنوب أفريقيا تعتبر دودة المابون الغضة غذاءً أساسياً مطبوخة على نار هادئة بصلصلة حارة أو تؤكل مجففة ومملحة. |
| Hadi ye hepsini. Bir sürü kurutulmuş balık var. | Open Subtitles | لذا انهي هذه ، لا زال لدي الكثير من السمك المجفف |
| kurutulmuş elmadan yapılma kadınlara benziyorsun. | Open Subtitles | تبدو مثل النساء العجائز الممنوعات من التفاح المجفف |
| kurutulmuş et ürünümüzü yersen sıçmana bile gerek kalmaz. | Open Subtitles | واللحم المجفف ، أصبح خالي تقريباً من لحم شرج الحيوانات |
| Elliot, kurutulmuş etten bahsediyoruz. Neden bu işe karışıyorsun ki? | Open Subtitles | نحن نتحدث عن اللحم المجفف لمَ تقحم نفسك في هذا الأمر ؟ |
| Dünyanın en önemli insanlarından dokuzu kurutulmuş halde ellerinde. | Open Subtitles | يحملونها تسعة من الرجال البارزين في العالم في حالة المجففة. |
| Şey, efendim, kurutulmuş yemekler yiyecekler patladı ve biz neler olduğunu anla | Open Subtitles | حسنا،سيدي،تلك كانت وجبات العشاء المجففة انفجرت،و لا نعلم حقاً لماذا |
| - kurutulmuş az sodyumlu soya sosunu getirdin mi? | Open Subtitles | طعام تايلندي هل أحضرت صلصة الصويا المجففة |
| kurutulmuş şeftali ve kayısı kurutulmuş üzüm ve erik. | Open Subtitles | لدينا خوخ مجفف مشمش مجفف زبيب مجفف و برقوق مجفف |
| kurutulmuş at turpları, kemanbaşları, miso hamuru... | Open Subtitles | فجل حار كبير مجفف وجذوع سرخس مجفف وعجينة الرز المالح.. |
| Bazı gizli topluluklar eskiden kurutulmuş kavun çekirdekleri gönderirdi. | Open Subtitles | بعض الجماعات السرية اعتادت على إرسال بذور بطيخ مجفف |
| Gördüğüm ilk yerde durup kurutulmuş et alırım. | Open Subtitles | سوف أتوقف عند أول محل أراه و أشتري بعض اللحم المقدد |
| Tatlım, kurutulmuş et alacaktın, değil mi? | Open Subtitles | اهه , هذا مؤكد عزيزتي, كنت ستشترين اللحم المقدد , اليس كذلك؟ |
| Florasan ışığının altında kurutulmuş Japon pirinci gibi. | Open Subtitles | كيف الحال؟ مكرونةَ يابانيةَ مجففة بالاضواء الفلورسنت |
| Hikayem kurutulmuş solmuş ıspanak bitkisiyle başladı ve oradan çok iyi bir yere gitti. | TED | و رغم ذلك, قصتي تبدأ بـ نبتة سبانخ جافة و ذابلة .و كان الأمر يتحسن منذ ذلك الحين |
| 80 ölçek kurutulmuş meyve. | Open Subtitles | ثمانون باوند من الفاكهة الجافة |
| O yürüdü kısmen kurutulmuş kauçuk yüzey gece o öldürüldü. | Open Subtitles | لقد مشى خلال منطقة فيها اسفلت مطاطي نصف جاف في الليلة التي تم قتله فيها. |
| Eğer ortalıkta bu kadar paran varsa büyük ihtimalle bir bomba sığınağın ve yaklaşık beş yıl yetecek kurutulmuş etin de vardır. | Open Subtitles | لو كان لديك هذا المبلغ والكذب إذن يبنغي عليك الحصول على مأوى قيمتها مثل خمس سنوات من اللحوم المجففه |
| Mızrak, canavara saplandı ve onu kurutulmuş ete çevirdi! | Open Subtitles | الرمح اصاب الوحش محولأَ إياه إلي لحم بقر مقدد |
| Git de kurutulmuş et al. | Open Subtitles | اذهب واشتري بعضاً من اللحم البقري المقدد |
| Cebimde kurutulmuş et vardı. | Open Subtitles | لديّ بعض اللحم البقري المُجفف. -ماذا؟ |
| - kurutulmuş et diyorlar ona. | Open Subtitles | اسمه جيركي |