| Hiç orduda görev yapmadım ve... evimi içecek kutularına karşı... savunmak zorunda kalmadım. | Open Subtitles | أنالمأخدمفيالجيشمنقبل , و لم أضطر للدفاع عن منزلي ضد هجوم باستخدام علب الصفيح |
| Bütün parasını bu kek hamuru kutularına sakladığını mı düşünüyorsun? | Open Subtitles | هل تعتقد أنها خزنت كل مالها في علب الكيك تلك؟ |
| Babam onları sarhoşken bira kutularına ateş ederek harcadığını zanneder. | Open Subtitles | أبي سيعتقد أنه استخدمها بنفسه بالتصويب على علب البيرة الفارغة بينما هو مفرط بالشراب |
| Eski moda sigorta kutularına ne oldu? | Open Subtitles | ماذا حدث لصندوق الفتائل بالطراز القديم ؟ |
| Evin içindeki hiçbir şeye nişan almamamı, bunun yerine... arka bahçede konserve kutularına ateş etmemi tercih ettiğini söyledi. | Open Subtitles | أخبرنى الآ أصوب على أى شىء ..... فى المنزل وكان يود بالأحرى أن أصوب على صفائح فارغة فى الفناء الخلفى |
| - Ayakkabı kutularına makarna yapıştırıyoruz. Dünyanın en zor işi değil. | Open Subtitles | نحن نلصق المعكرونة بصناديق الأحذية إنها ليست أصعب وظيفة في العالم |
| Donger bizden tüm haftamızı posta kutularına bakarak geçirmemizi istedi. | Open Subtitles | دونجر يريد منا أن نضيع أسبوع نحدق في صناديق البريد |
| Herhâlde puro kutularına onunla logo basıyordu. | Open Subtitles | أعتقد أن يستعمله لوضع شعار على علب السيجار |
| Tahıl gevreği kutularına yine tasolar koymaya başlamışlar. | Open Subtitles | يبدو إنهم عادوا لوضع الحلقات داخل علب الحبوب ثانية |
| Ama bu ahmakların yaptığı gibi raftaki bira kutularına atış yapıyorum diye kızmak yok. | Open Subtitles | ولكن يجدر بك أن لا تكون عصبياً مثل هذين الأبَلهين حينما أرمي علب الجعة من على السطح |
| Kadınlar, mısır gevreği kutularına benzer ve onların bir çok çeşitli paketleri vardır. | Open Subtitles | النساء نوعا ما كأنهم علب صغيرة من طعام الحبوب كواحدة من التي في الحزم متنوعة |
| O ikisinin içtiği süt kutularına azıcık bir şey karıştırdım. | Open Subtitles | لقد خلطت شيء صغير داخل علب الحليب , اثنتين منهما قد شربت |
| O ikisinin içtiği süt kutularına azıcık bir şey karıştırdım. | Open Subtitles | لقد خلطت شيئ صغير داخل علب الحليب اثنتين منهما قد شربت |
| Süt kutularına, muz kabuklarına arkadaşımın panosuna yazardım. | Open Subtitles | لقد وضعته على علب الحليب و كذلك قشور الموز ولوحة عداد السيارة لرفيقي |
| Yüzünü boya kutularına çok yaklaştırmasaydın keşke. | Open Subtitles | ربما يجب ألا تبقي وجهك قريبا جدا من علب الطلاء |
| Şimdi, insanların birçoğu, özellikle TED insanları, böyle bir durumda hemen posta kutularına koşarlar, değil mi? | TED | الآن، معظم الأشخاص وخاصة العاملون في TED، سيهرعون جرياً لصندوق البريد، أليس كذلك؟ |
| Rosen'ın kutularına geri dönün. | Open Subtitles | " كينزي " " ديكس " عودوا لصندوق " روسن " |
| "Çikolata kutularına dikkat et" | Open Subtitles | "انتبه لصندوق الحلوى" |
| Evin içindeki hiçbir şeye nişan almamamı, bunun yerine... arka bahçede konserve kutularına ateş etmemi tercih ettiğini söyledi. | Open Subtitles | أخبرنى الآ أصوب على أى شىء ..... فى المنزل وكان يود بالأحرى أن أصوب على صفائح فارغة فى الفناء الخلفى |
| Boya kutularına koydum. | Open Subtitles | وضعته في صفائح الطلاء |
| O parayı harcayamayız bu yüzden orada değilmiş gibi davran geri dönüşüm kutularına yaptığın gibi. | Open Subtitles | لا يمكنا صرف هذا المال لذا تظاهري أنه غير موجود كما تفعلين بصناديق التدوير |
| Hep beraber, bunları posta kutularına atıp güç sahibi insanların burnunun dibine sokabiliriz. | TED | معاً نستطيع وضع هذه في صناديق البريد و تحت نظر أصحاب النفوذ. |