| Bütün dünya sadece müziğiyle hayatları değiştiren bu adamın iyileşmesi için dua ediyordu bunda başka yardımsever çabaları da var. | Open Subtitles | العالم بأسره يتمنى الشفاء لهذا الرجل والذي أحدث تغييراً بحياة الناس ليس فقط عبر موسيقاه ولكن أيضاً عبر أعماله الخيرية |
| Neredeyse onun müziğiyle dans etmekten bacağımı kıracaktım. | TED | وكدت أكسر رجلي من فرط الرقص على موسيقاه. |
| Eminim tüm piliçleri müziğiyle elde etmişti. | Open Subtitles | انا متأكد انه حصل على الفتيات من خلال موسيقاه |
| Romantik bir yemek müziğiyle başlayalım, olur mu? | Open Subtitles | سوف نرى ، دعنا نبدء بموسيقى عشاء رومانسية ، هلا فعلنا ؟ |
| Zihni disko müziğiyle kaplı. | Open Subtitles | إن عقله مشوش و مليء بموسيقى الديسكو |
| Çiçeğiyle, yemeğiyle, müziğiyle. Sadece bir günde. | Open Subtitles | "تعرفين ازهاراً خاصة بـ "الفيس وطعاماً وموسيقى كل ذلك في يوم |
| Onun müziğiyle müziğimizle savaşalım. | Open Subtitles | دعنا نواجه موسيقاه بموسيقتنا. |
| Eminim tüm piliçleri müziğiyle elde etmişti. | Open Subtitles | أنا متأكد أنه حصل على كل المؤخرات (الفتيات) من خلال موسيقاه |
| - müziğiyle yani? | Open Subtitles | -تعني موسيقاه . |
| Ruhu aşkın müziğiyle doldu. | Open Subtitles | يملأ روحه بموسيقى رومانسية |
| Evet, Nick, kâğıt kesiği ve asansör müziğiyle sıkışmış bir telefon görüşmesi gibi. | Open Subtitles | أجل، هذا شيء مشترك بين (نِك) و قطع الاوراق، وموسيقى المصعد |