| Bu mağazaların ortak noktası rahat bir alışveriş ortamı sağlamaları. | Open Subtitles | شيء واحد تجتمع عليه تلك المتاجر وهي بيئة مريحة للتسوّق |
| Eylülde büyük mağazaların birinde işe gireceğim. | Open Subtitles | في سبتمبر سأبدأ العمل في أحد المتاجر الكبرى. |
| Araştırmak için tüm mağazaların fatura kayıtlarına bağlantı kur. | Open Subtitles | اسمع , أمّن الوصول لجميع سجلات إيصالات المتاجر كي نتمكن من البحث خلالها |
| Geç kaldım da, mağazaların oraya kadar. | Open Subtitles | كل ما في الأمر أني متأخّر قليلاً والمكان قرب المتاجر. |
| Barkotları, soyulan mağazaların hepsine gönderdim. | Open Subtitles | لقد أرسلت نسخاً من ملصقات الأسعار للمتاجر المسلوبة |
| Yani benimle mağazaların üzerinizde bir çekim gücü oluşturduğunu mu hissediyorsunuz? | Open Subtitles | مع (ديريك اي بارتن) هذا أنا هل تجد نفسك منقاداً للمتاجر بشكل ثابت؟ |
| Burası bir işyeri. Seni bu mağazaların sorumlusu yaptım ama hiçbir şey olduğu yok. | Open Subtitles | هذا عمل ، أجعلك مسؤلاً عن المتاجر و لا شئ يحدث |
| Tamamen işle alakalı olmalılar. Diğer bütün mağazaların oyuncakçı gibi görünmesini sağlar. | Open Subtitles | عليها أن تلتزم بالأمور التجاريه ودعوا المتاجر الأخرى تظهر كمتاجر ألعاب |
| - Büyük mağazaların hiç biri büyük ailelere veya endüstriyel çiftliklere toplu satış yapmamış. | Open Subtitles | لم يبع أيٍّ من المتاجر الكبيرة بالجملة . لأيّ عائلةٍ كبيرة . أو مزارع صناعية |
| Bu mağazaların amacı ürünün taze ulaştırılmasını sağlamak. Mağazada akvaryumlar var gerçekten. Ayrıca yüksek hızda teslimat için de bu mağazalar gerekli. | TED | بنيت هذه المتاجر لضمان طزاجة المنتج... لديهم بالفعل خزانات للأسماك في المتاجر... وأيضًا لمعرفة المواقع مما يؤدي إلى سرعة عالية في التوصيل والتسليم. |
| Aram, serpantaryumun 10 mil yarıçapında bebek ürünleri satan tüm mağazaların bir listesine ihtiyacımız var. | Open Subtitles | آرام) ، نحنُ بحاجة إلى قائمة بكل المتاجر التي تبيع) مُنتجات للأطفال على بُعد 10 أميال من دار الزواحف |