| Şimdi daha yakın bir şekilde bir makineyle etkileşim kuruyoruz. | TED | ولدينا الآن طريقة حميمية للتفاعل مع الآلة. |
| Ve bence bu makineyle fikirleri değiştirebiliriz. | TED | أظن أننا بهذه الآلة نستطيع التأثير في العقول |
| Ama aksine, bugün hâlâ konuşulan makineyle insanın mücadelesinde kelimenin tam anlamıyla efsaneleşmek benim hem şansım, hem de lanetimdi. | TED | في حين، بفضل بركتي وسحري غدوت مثالًا وقدوة في نزال الرجل ضد الآلة التي يتحدث عنها الجميع. |
| Kore'de en çok saygı duyulan 3.kadın, neden bozuk bir makineyle oynuyorsun? | Open Subtitles | ينبغي أن تكونين الثالثة أكثر احتراماً بكوريا لماذا تلعبين بآلة الخياطة وتكسيرها |
| Böyle bir makineyle bir aptal bile fotoğraf çekebilir. | Open Subtitles | اي احمق يمكنه التقاط صورة بكاميرا كهذه |
| makineyle iş birliği içinde çalışan insan hayal değil. Bu günümüzün bir gerçeği. | TED | البشر بالإضافة الي الآلة ليسوا المستقبل، لكنهم الحاضر. |
| Ama her şey, bütün kameralar ve mikrofonlar, ve arabalardaki sensörler bu makineyle bağlantılı oluyor. | TED | لكن كل شئ، كل آلالات التصوير، المايكروفونات، والحسّاسات في السيارات وكل شئ متصل بهذه الآلة. |
| Eğer bu makineyle en iyi işimi yapacağımı söylüyorsa bir bildiği var demektir. | Open Subtitles | اذا قال بأنني سأنجز أفضل أعمالي على هذه الآلة حسنا، فأنا متأكد بأن تلك نبؤة |
| Bu makineyle iletişim kurmanın tek yoluydu. | Open Subtitles | كانت تلك الطريقة الوحيدة للتواصل مع الآلة |
| Ve o planlardaki her neyse makineyle benim aramdaki bağlantı. | Open Subtitles | وأياً يكن في ذلك المخطط، هو علاقتي بتلك الآلة |
| Dürüst olmak gerekirse onu biraz fırsatçı olarak görürdüm ama böyle bir makineyle ve sahip olduğu kısıtlarla yaptıkları gerçekten insanı düşündürüyor. | Open Subtitles | لقد كنت أعتقد دوما أنه صائد للفرص ولكن رؤية هذه الآلة مع الإمكانيات المحدودة وقتها تجعلك تفكر كثيرا |
| Daha önce insan şifre kırıcı ekiplerince altı haftada çözülebilen düşman mesajları bu makineyle altı saat içerisinde çözülebiliyordu. | Open Subtitles | رسائل العدو التي كانت بحاجة إلي ستة أسابيع من جهد فريق من محللي الشفرات كي تفك،أصبحت الآلة تفكها في ست ساعات |
| Birisi bu aptal makineyle kendini yaralayabilir. | Open Subtitles | هناك مَن سيجرحون أنفسهم بهذه الآلة الغبية |
| Ellerimle yaptığım bu makineyle baban için doğal tohumları temizledim... | Open Subtitles | لقد قمت بتنظيف البذار الطبيعية لوالدك بهذه الآلة التي بنيتها بيدي |
| Çiçekli elbiseli sürtüğün beynini yıkamakta kullandığı makineyle sana işkence etti. | Open Subtitles | لقد عذبتك مستخدمة الآلة ذاتها التي استخدمها لغسل مخ تلك السافلة ذات الثوب الزهري |
| Ama seni o çılgın makineyle gördüm ve hayatın burada. | Open Subtitles | لكنني رأيتك مع تلك الآلة الغريبة، وحياتك هنا. |
| Hiç kimse bir makineyle değişilemez... bütün problemler çözülünceye kadar. | Open Subtitles | لن نستبدل أحداً بآلة -حتى تصلح كل العيوب |
| Pekala, Caroline, şu iki adam geçen hafta, makineyle canını sıkan... | Open Subtitles | (كارولين), الرجلان اللذان كان يعبثان بآلة السجائر في الأسبوع الماضي |
| Dijital makineyle resimlerini çekmişti. | Open Subtitles | إلتقط صور معه بكاميرا رقمية. |
| Biçimsiz. Yani elle kapatılmış, makineyle değil. | Open Subtitles | إنها معطلة مما يعني أنها غلفت يدوياً وليس بالآلة |
| Ama o kadın, insan hayatında hiçbir deneyimi olmayan bir makineyle hayatına anlam katmaya çalışıyordu. | TED | و لكن تلك المرأة كانت تحاول فهم حياتها مع آلة بدون تجربة في دورة الحياة الإنسانية. |
| makineyle tekrar sayımın sonunda öndeysek durumumuz şudur: | Open Subtitles | كنا متقدمين في الفرز الآلي المكتمل سيكون موقعنا كالتالي... |