| Suratından o makyajı çıkartmak istiyorsan ıslak mendil kullanmak gerekiyor. | Open Subtitles | عليك أن تستعمل المنديل المرطب اذا كنت تريد إزالة المكياج |
| Ama bu makyajı en azından yarı yarıya azaltman gerekecek. | Open Subtitles | ولكن يجب عليكِ أن تزيلي هذا المكياج نصفه على الأقل |
| makyajı bırakın. Teröristlerin tecavüzüne uğradı. | Open Subtitles | أوقف هذا المكياج هي أغتصبت من قبل الإرهابيين |
| Ama senin gibi göz makyajı yapmayı öğreteceğine söz vermiştin. | Open Subtitles | ولكن كنت وعدت أن يريني كيفية القيام ماكياج العين مثلك. |
| Ceset makyajı bölümümüz ölümün izlerini ortadan kaldırır. | Open Subtitles | قسم مكياج الجثث لدينا يُلغي ظهور هيئة الموت |
| Yazıp, yönettim. Bütün makyajı da ben yaptım. | Open Subtitles | كتبته، و أخرجته، و عملتُ كلّ الماكياج بنفسي. |
| makyajı, kıyafetleri ve duruşu, fahişenin değerini belirler. | Open Subtitles | ،عن طريق لبسها ،اسلوبها، مكياجها تعرض العاهرة تجارتها |
| makyajı Eliot için istedin değil mi? | Open Subtitles | و أنا أعرف لماذا أردت المكياج إنه من أجل إليوت أليس كذلك ؟ |
| Abla, Tomeo'ya hangi makyajı yapsınlar? | Open Subtitles | أختى ، مانوع المكياج الذي تريدين وضعه على توميو ؟ |
| Gece hızlı ilerlesin diye iyice sarhoş olmuştum, ama sonlara doğru makyajı zaten işimi kolaylaştırıp tüm isteğimi öldürmüştü. | Open Subtitles | أن أجعل الأمسية تمر بسرعة لكن في نهايتها المكياج بدأ أن يعجبني قليلاً |
| Gerçek değil bu. Sabahki programın makyajı hâlâ üstümde. | Open Subtitles | انه مزيف، لازال المكياج على وجهي بعد مقابلة اليوم |
| Otomobilin kliması bozuk olduğundan, her on binada bir durup, makyajı bozulmasın diye yüzünü serinletmek zorundayız. | Open Subtitles | ومكيف السيارة معطل لذا علينا أن نتوقف كل عشر تقاطعات لتبريد وجهها للمحافظه على المكياج |
| Ya da giydiği bir şeye makyajı, parfümüne doğum kontrol yöntemi, belki de 'Hello Kitty' oyuncağına. | Open Subtitles | او من شيء ترتديه المكياج العطر طرق منع الانجاب دميتة هلو كيتي خاصتها |
| Yukarı bakarsam, kurbağa gibi tavandan çıkacak olan ölü makyajı yapmış küçük Japon çocuğun olduğu... | Open Subtitles | أشعر كأنني في وسط أحد تلك الأفلام حيث طفل ياباني يضع ماكياج لتمثيل الموت |
| Biliyorum, kusursuz saçlar, albenili külotlar, sabah vakti gece makyajı. | Open Subtitles | اعلم هذا , شعر مصفف بعناية , سروال تحتى مثير ماكياج ليلي فى الصباح |
| Zombi makyajı, kar maskesi takmaktan daha iyi bir yöntem. | Open Subtitles | إن ماكياج الزومبي يعد بجودة قناع التزلج لإخفار الهوية |
| Bana kadın makyajı yaptırttı ve beni kıçımdan sikti. | Open Subtitles | أجبرني على وضع مكياج النساء، وضاجعني في مؤخرتي. |
| Filmde kullandığım bu berbat makyajı karakteri daha iyi oynamak için seçtiğimi unutmuş gibisin. | Open Subtitles | يبدو أنك نسيتي أن هذا الماكياج الذي ضعه في هذه الصورة كان أختيار |
| Bekleyin! makyajı yok! Ruju bende! | Open Subtitles | مهلاً، إنّها لاتحمل مكياجها معها بحوزتي أحمر الشفاه الخاص بها |
| Kadın makyajı olup ama kadın makyajı gibi gözükmeyen bir ürününüz var mı? | Open Subtitles | هل لديك بعضا من مستحضرات التجميل هذا , الا يبدو مثل النساء ؟ |
| makyajı amma çok seviyorsun. Erkek olduğun halde. | Open Subtitles | أنت تحب الزينة كثيراً بالرغم من أنك رجل |
| Bir kızla tanıştığında makyajı yoksa bu kötüye işarettir derler. | Open Subtitles | أنها علامة سيئة عنما تقابل فتاة بلا تبرج. |
| Şimdi bir mola verin ve 5 dakika sonra zombi makyajı dersi için koro odasında olun. | Open Subtitles | الآن راحة, ثم نراكم بغرفة الغناء بعد 5 دقائق لدرس بمكياج الزومبي |
| En pahalı elbiseyi, ayakkabıları ve makyajı seçeceğim. | Open Subtitles | ساحصل على أغلى فستان وحذاء ومكياج لانه سيدفع ذلك |
| Çok fazla içmiştim, barın ışıkları loştu ve oskarlık bir makyajı vardı. | Open Subtitles | أسرفت جداً في الشرب الإضاءة كانت خافتة ومكياجها كان جدير بالأوسكار |
| makyajı falan düşünmene gerek yok artık. | Open Subtitles | والآن ليس عليك أن تقلقي بشان التبرج او أي شيء أخر. |
| Aslında, bilemiyorum. makyajı hiç bir zaman pek dert etmedim. | Open Subtitles | لا أدري لم أضايق نفسي من قبل ببعض المساحيق |