| Ama hiç mantıklı gelmiyor. Ve mantığın bu işi çözeceğini sanmıyorum. | Open Subtitles | لكن هذا منافٍ للمنطق، ولا أخال المنطق سيساعدنا على حل هذا |
| Ama hiç mantıklı gelmiyor. Ve mantığın bu işi çözeceğini sanmıyorum. | Open Subtitles | لكن هذا منافٍ للمنطق، ولا أخال المنطق سيساعدنا على حل هذا |
| ["Rebecca Newberger Goldstein"] ["Steven Pinker"] ["mantığın Uzun Vadeli Etkisi"] Taksici: Yirmi iki dolar. Steven Pinker: Tamam. | TED | ريبكا نيوبيرغر غولدستين ستيفن بينكر رحلة المنطق الطويلة سائق الأجرة: إثنان وعشرون دولار. |
| Doğanın ve mantığın ötesinde. | Open Subtitles | إنه أبعد من الطبيعة ، أبعد من العقل ، ماذا يعني ذلك ؟ |
| Çünkü kalp her şeyi mantığın anlayabileceği nedenlerden dolayı yapmaz. | Open Subtitles | لأن القلب يفعل أشياءً لا يفهمها العقل لأن القلب يفعل أشياءً لا يفهمها العقل |
| Ama yalnızca duygular değil mantığın gücüne dikkat çekerek noktalamak istiyorum. | TED | لكنها ليست كل المشاعر، وأريد أن أنهي بمناشدة لقوة المنطق. |
| mantığın saf gücüyle ortaya bir şeyler çıkarın. | TED | اصنع شيئاً من لا شيء، بقوة المنطق الخالصة. |
| Başından sonuna mantığın tutarlılığını sağlayacak şekilde buna nasıl yaklaşabiliriz? | TED | إذًا كيف يمكن أن نصل لهذا لذلك يبقى المنطق ثابتا من البداية حتى النهاية؟ |
| Şimdi, evrim sonrasında gelen birçok iyi haber var, evrimsel mantığın ikinci bir çeşidi. | TED | والأن، هناك المزيد من الآخبار السارة التي أتت عن طريق التطور لاحقا، نوع ثان من المنطق التطوري. |
| Sürrealistler, kendilerini mantığın taleplerinden özgür kılar. | Open Subtitles | لقد قام السيرياليون بتحرير ضرورات المنطق |
| Gevezelik ettiğimi söylemiş miydi? Bu tür konuşmalarda mantığın yeri yoktur. | Open Subtitles | يا رجل المنطق هل أخبرتك بأن هذه خرافات ولا مكان للعقل فيها |
| "Bu bir ibadet meselesi, mantığın gücünü aşıyor" | Open Subtitles | يجب عليها أن تفعله مع التفاني ذلك يتحدّى المنطق |
| Birinin orada olduğundan eminken mantığın olmadığını söylerse kendini nasıl hissedersin? | Open Subtitles | كيف تشعر بوجود شئ هناك المنطق يخبرك بعدم وجود شئ |
| mantığın belirgin sınırları olduğunu göstermişse de hala, akılcı ve mantıklı olanın önemine o kadar bağımlıydı ki, en önemli her neyse, canını dişine takmış biçimde mantıkla ıspatlamayı isterdi. | Open Subtitles | رغم أنه أظهر أن المنطق له بعض القيود، مازال منجذباً إلى ذلك، إلى أهمية العقلاني والمنطقي، |
| Açığı kapatması için birine ihtiyacım var, mantığın sesi olacak birisine. | Open Subtitles | أحتاج لشخص ليسد الفجوة، شخص ليكون صوت العقل |
| Beni dinleyenler için mantığın sesi olacağım. | Open Subtitles | لهذا سأكون صوت العقل لكل من يريد أن يصغي |
| Eğer "Başöğretmen" mantığın sesine kulak vermiyorsa, ayakkabını bağlamak isteyebilirsin. | Open Subtitles | إذا لم يستمع الناظر لصوت العقل فربما نود تقييدك |
| Avanaklık ve büyülü düşünce denizinde mantığın parlak ışığıydı. | Open Subtitles | كان ضوءاً لامعاً من العقلانية في بحر السذاجة والأفكار السحرية |
| Kesinlikler dünyasınca yönetilen mükemmel mantığın olduğuna dair neredeyse dini olan inanç tel tel dökülmüştü. | Open Subtitles | المعتقد الديني الغالب، بأن هناك منطق كامل، الذي حكم عالم اليقين، |
| Şunu söylesene, lone. Aptal sarışın mantığın fazla gelişmiş. | Open Subtitles | أعيدي صياغه كل هذا لي يا آيوني إن منطقك متقدم جداً |
| Ve burada yaptığı çalışma, getirdiği muhakeme ve mantığın mutlak(kesin) sistemi bulma hayalini tuzla buz etti. | Open Subtitles | والعمل الذي قام به هنا، جلب نهاية الحلم بإيجاد النظام التام للتفكّر والمنطق. |
| RNG: Bu tür bir ortak seçenek mantığın iş tanımında bulunur. | TED | ريبكا: هذا النوع من الخيار المشترك يتضمنه الوصف الوظيفي للمنطق. |
| Ve bize gösterdiği şeylerden bir tanesi de duyguların mantıktan ayrı olmadığı, tam tersi onlar mantığın temelini oluşturuyor çünkü neye değer vereceğimizi bize söylüyorlar. | TED | واحد الاشياء التي عرضها لنا انا العواطف غير منفصلة عن الادراك, بل انها الأساس لهذا الادراك لانها تخبرنا مالذي نقيسه |